|
Gönderen | Mesaj |
|
Yemliha (gülbahçeli)
5437
|
|
11 Nisan 2008 Cuma
22:02:06
|
|
|
|
|
|
12 Nisan 2008 Cumartesi
00:06:03
|
|
|

deli dolu geçtik ateş hatlarından sevgim korkuyla beraber büyüdü içimde sevdikçe korktum korktukça daha çok sevdim er geç birbirini boğacaktı bu duygular biliyordum neden sonra farkına varıyor insan ayağına takılan bütün taşları yoluna kendi döşediğinin
senin yarınlara inancın benden yüklüydü daha cesaretliydin planı çatılmamış yarınlara ektiğin umutlar er geç açacaktı biliyordun deli sevdalı çocuk ruhumun nicelerinin uğruna kıyametler kopardığı değersiz değerlere sırt dönmüş güvenli saflığında bir sonsuzluk buldun kendine ve hayatımızın resimlerini çizdin duvarlarımıza sonra birden yeşil bir kentte ılık bir yaz gecesine astın beni
sevdalı ömrümün dakikası beş para etmedi ödedim cümlelerim seni taşımaktan yorgun düştü son sözün ve son anın efendisi olmaya bilenmiş yüreğine yenildim geçmişten nefes alıp geçmişe nefes verdim anılar kemirdi yüreğimi felç oldu hislerim zamanın çoktan dibe çöktüğü kum saatimin belinden tek bir saniye bile süzülmüyordu ters çevirmeye cesaretim yoktu çünkü yeniden başlayacak bir hayatın korkağı olmuştum
aşkların sonrasında hüzün vardır ya sen hüznü boğarsın ya da hüzün seni boğar ama birisi kanatlarını kırarsa eğer yaralı kuş rolüne soyunacağına yürümeyi denemelisin hayata dönmelisin
bunları düşünebilmek bile kendime dönüşümdü ve sonunu infaz ediyordu içimde o gece yüreğimden sağ çıksaydın eğer ölen ben olurdum o gece hayatın lekesiz bir anında seni intihar ettim şimdi katil benim
artık güncemde bir boşluksun yavaş yavaş taze anıların altına gömülüyorsun ve sana ait sandığım her şeyin aslında benim olduğunu öğreniyorum hiçbir duygunun tek ilhamı değilsin kendimi keşfettikçe seni kaybediyorum ve ufkuma sensizliği korkusuzca geriyorum
|
|
|
12 Nisan 2008 Cumartesi
00:35:38
|
|
|

"Yalnızım çünkü sen varsın"
"gel" desen gelirdim gittiğin uzakta bendim dağ gibi bir ihanetten düştüm bu kendime son gelişim
ölümbaz öpüşler kusuyorum ceplerime kendimi suçüstü yakalıyorum ve kentsizliğimin isimsizliğini Araz`a uyak düşüyorum gözlerime senden düşler sürüyorum ıslak bileklerim kan bayramına yatıyor bana en büyük tehdit yine ben oluyorum sonra bir durağa yaslanıyorum sonra bir kente ve sen gidiyorsun ben kanıyorum diyorlar ki "kendini dinleme hiçbir şey söylemiyorsun" oysa "gel" desen gelirdim biliyorsun
yorgun Haliç`e biraz inat biraz ihanet bırakıyorum ellerinden bir tedirginliği bir tehdidi avuçluyorum aklıma düşüyorsun düşüyorum düşünce üşüyorum azgın hüzünlerle körlüğüme göçüyorum ayrılığın saati kaç geçiyor bilmiyorum yalanlarımla bir hiçlikteyim beni içinden kaç
bu kentte her yağmur kendini ağlar aklıma düşsen yalnızlık oluyorum ağzımdaki uykudan öpmüyorsun nicedir nerde kimi üşüyorsun artık kendini yakan bir ateşim kendimize birbirimizden düşler yapamıyoruz şimdi boş duraklara yaslanıyorum boş kentlere oysa "gel" desen gelecektim
gün düşlerime dönüşlerimde bakışın içiyor beni gözlerimden gövdemi düşürüyorum güz yavrusu duraklara uzaklığına uzanıyorum sevdiğin sonbahar geçiyor üstümden ama artık hiçbir göğü içmiyorsun dudaklarımdan yıkılıyorum şarkılara "kimseler biliyor" yalnızlık dostumdu şimdi korkum oluyor oysa "gel" desen gelecektim
artık her şey kımıltısız bir geceye dönüşüyor güz artığı saçlarımda oynaşan sensizlik göz karana yenik düşüyor en korkak yanlarımdan kendimi yitirdikçe sana gidiyorum göbek çukurumda sobelere karanlık uyutuyorum düş satıcısı ispiyoncu bir ihtiyarın insafına kalıyorum uysal yalnızlıklar satın alıyorum gülüşümle ödeyerek ve içimde yalancı bir katil taşıyorum yeni utançlar biriktiriyorum eski günahlarıma cüzamlı ruhlar cehennemine gidiyorum ben kirli sözlerimi temize çekme oysa "gel" desen gelecektim
gözlerim ihanete ihbar taşıyor kuşkulu bir cinayeti fısıldıyor kaşlarına sözü namluna sürmelisin şimdi en yaralı yanımdan vurmalısın beni çünkü uçmak düşmeyi göze almaktır
avlunda bıraktığım az kullanılmış intiharları deniyorum ne vakit nikotinli ellerinden yola çıksam susuşuna kan döküyor gözlerim sen gözüne çiğ kaçtı sanıyorsun oysa bilmelisin Araz`ım kimsenin içi görünmez ve hiç bulamadıklarını asla yitiremezsin bak şimdi aramızda sessiz kalıyor söylenecek bütün sözler
her sabah akşam oluyorsun alnından ellerine damlıyorsun yüzündeki yağmurla iniyorsun kente içine dert oluyorsun kentin dışına yağmur yüreğinde dağılıyor kristal şehirler duvarların kan öksürüyor ve sen başkalarının gözlerini yüzümde aramamayı öğreniyorsun beni bir durağa yaslıyorsun beni bir kente gidiyorsun oysa "gel" desen gelecektim
susmak en inatçısı olmaktır yalnızlığın en susmakta neydi öyle sen en dinlerken biliyorum Araz`ım insan kendini bulmamalı, hep aramalı gittiğin yerden başlıyorum öyleyse gece cinnetlerimi de alıp yanıma
denize bakmayı bilmeyenler bir gün mutlaka boğulur işte bundandır gözlerinden kaçışlarım
siz hiç yar saçının bir telinden kendinize gurbet yaptınız mı
ben şimdi gurbetim içimde taşıyorum heba olsa da senlerce yılım oysa "gel" desen gelecektim
ömrümden düşürdüğüm sol anahtarlarına takılıyorum hep ve hayat yüklü kamyonlar geçiyor üstümden şairler ölüdür derler inanmıyorum
en karanlık ceketimi giyiyordum ışığa kördüm çünkü şimdi ise güneşe ilerliyorum dirilmek için
kimliği paslanıyor eski bir anarşistin gecenin kör gözünden utanıyorum hadi bana en militan kelimelerle saldır batır içime cümlelerini beyhude bir dehşet bırak hak ediyorum
gizlilikten ölmek üzere olan bir akrep sızıyor içime can kaybından ölüyorum cenazemde namaz kılacağım zan altındayım yalanıma inanıyorum
yorgun söylentiler kanıyor solgun yaralarımdan kırılır mı bilmem hüznümde taşıdığım kin kinim kendime susuşum sana küsüşüm tüm dünyaya
üstü kalsın ihanetimin "gel" desen gelecektim
yine bir tren geçiyor içimden sen kesiliyorum gülüşümün karşılığı saçların bir rüzgarın öyküsünü taşıyor görmüyorum söylemiyorsun kırılıyorum hiçliğimin etleri yolunuyor şizofrenik bir gecede sana bir öykü çıkarıyorum ağzımdan süsle beni ey aşk geçtiğin yerleri öpüyorum
yarısı yanık bir aşkın küllerini taşıyorum dişlerindeki nikotin tadı terkimde sirenler ve ateş hatları içip sesini peydahlıyorum kendimden ve kentimden ıslak ceplerimi buluyorum el yordamıyla yasadışıyım tutukla beni gözlerimden
kalemim bitti yitirdi şiirini şuur öldü kanımdaki mürekkep balığı solumdaki sise intihar etti intiharlar bir aşkı kaça katlayabilirdi ki ezik bir yürek yaşamak için geç bir zaman ölmek için ise erken
çok davullu bir senfoni sürçüyor
|
|
|
12 Nisan 2008 Cumartesi
00:37:19
|
|
|
çok davullu bir senfoni sürçüyor dikiş tutmaz ayrılığımda kirpiğinden yapılma bir darağacına geceyi asıyorum yoksun bu yağmurlar ıslatmıyor beni bir durağa yaslanıyorum sensiz gidişinin en sessiz harfinden yırtılıyorum "gel" desen gelecektim oysa
kulaklarımdan bordo denizler dökülüyor şimdi herkes biraz sen biraz acı göğsümde bir vagon gizli sözler batıyor fırtınalar çıkıyor üstüme
şakağımda intihar acemisi bir şairin delilik provaları arkandan uluyan kapılardan söküyorum kokunu yokluğunu kokluyorum yokluğunu yokluyorum
çöz gözlerimi senden hadi ücranda yak bakışımı gözlerine bekçi sevdam dünden ve senden kalmayım
içine her düşen kendi keşfi sanıyor seni oysa sen melekleri bile kıskandıracak kadar kendinsin ve kendini acıtmak istiyorsun ama güller kendine batamaz bilmiyor musun "gel" mi diyorsun
herkes kendi gördüğüne bakar peki hayatın rüzgarında kime yelkeniz kıpırdamadan duramayız bir aşk boyu hadi en kanadığımız yerden susalım "gel" desen gelirdim "git" dedin ve gittin
Aşka... Rüzgara... Ayrılığa... Zamana...
eyvallah...

|
|
|
Yemliha (gülbahçeli)
5437
|
|
12 Nisan 2008 Cumartesi
11:25:24
|
|
|
|
|
|
13 Nisan 2008 Pazar
23:54:30
|
|
|
Aşk;seni hapsedecek göz aramak, Yalnız gecelerde onun kalbine sığınmak Ve gece onun hayaleyli yatmak Ama uyandığında onu bulamamaktır...
Aşk;onu görünce titremek,üşümek Kalbinden kilitli söz çalmak Aniden güneşli düşlere dalmak Ama ordan çıkamayıp boğulmaktır...
Aşk;dünyayı,bildiklerini unutmak Kemiklerinden gelen sesi duymak Yıllarca aradığın aşkı bulmak Ama onu görüp, kavuşamamaktır...
Aşk;düşündüklerini anlatamamak Sebepsiz yere gülüp,ağlamak Hassas bir kalp taşımak Ama onu hiç kırmamaktır...
Aşk;yalnız seni sevmek Gözlerindeki beni görmek İki kelime uğruna yaşamak Ama seni seviyorum diyememektir...
Gözlerinden Öpüyorum Yokluğunu
I
mahmur bir yalnızlık düşüyor yokluğunun olduğu her yere kıyılarına demir attığım her öyküde yitik düşler ağlıyor sırrı dökülmüş aynalarda suretimi arıyorum
kaleiçi’nde kalebentlik derdinde suçlarını sokaklara savuran yüreğim kendi gölgesinden korkup yivli minare’den sarkan mavi bir gölgeye sığınırken tarih yüreğimde kasırgalar isyan ateşleri bir de bilcümle derdi memleketin
yüreğimde ağlayıp duruyor bir salkım söğüt düşü
II
yağmursuz bulutların arasından kısık iki göz gibi inerken akşam anlara kaçıyorum ben tarihten şehirden kendimden bir de erguvan kokularından mürekkep yalnızlıklarımı kimliksiz sancılarda bırakıp
boyacı çocuğun ellerinde açan karanfilin kırmızısı dudaklarımda hüzünlü bir şarkı olup sokaklarda kendini arıyor
III
ay doğuyor aya bakıyorum zehir zıkkım bir kimsesizlik gece düşlerimde kakülünü öptüğüm sevgilim nerededir şimdi yüreğimde sınırsız büyürken bir memleket havası yakamozlardan korsan aşkların silueti düşüyor geceye
geceyi gözlerinden öpüyorum seni yokluğundan yakamozlar alıp başını gidiyor ben kalıyorum ellerimde kaleiçi’nde metruk konaklardan hüzzam nağmeler dökülürken
IV
gözleri kısık sevgilinin bakışlarından aykırı düşüyor tarih
fesleğen kokularından sızarken acılara bulanmış yoksulluğum sokaklara korsan gemileri yarıyor düşlerimi bir kakülün içinden geçiyor yüreğim
yayan yapıldak bir üşümüşlük avuçlarımda sensizlikten kanarken kalbim
söz bıçak ağzı zamanlara saklıyor kendini gözlerin firari bir kaçak gibi düşüyor aklıma aklımda dağlı cerenler zamansız bir yaprak daha kopuyor dalından tarifsiz acılar içinde büyüyor aşk
ağlamak kimsenin olmadığı zamanların dostu kendime kaçtığım koyaklarda sığındığım
V
sensizliğin içinden geçiyorum kalabalık yalnızlığımı yüklenip uçsuz bucaksız bir sevdanın ardına seriyorum acemiliğimi sana geliyorum tozlu yollardan geçip tarih, yivli minare’de zamanı kanaviçelerken kaleiçi’nde çığlık çığlığa bir martı gecenin ortasına bırakıyor çığlıklarını

Ben seni yüreğimdeki çiçeklerin yaprağına yazdım….
Ve her gün o yapraklara bir yenisini ekledim…
Ben seni yüreğimdeki umut kırıntılarına yazdım…
Ve her gün umut etmeyi örgendim…
Ben seni hücremin en bölünmez parçasına ekledim…
Ve her nefes aldığımda seni içimde yeşerttim…
Ben seni hep SEVDİM…
Bundan sonra olacağı gibi…
|
|
|
14 Nisan 2008 Pazartesi
14:10:18
|
|
|
EY İNSANOĞLU NE ANLARSIN KENDİNİ OLDUĞUNDAN FARKLI GÖSTERMEKTEN. ŞÖYLE BİR BAKIYORUM RESİMLERE YA BAŞKASININ RESMİNİ KENDİSİN GİBİ BAŞ KÖŞEYE YERLEŞTİRMİŞTİR. YADA EVDE SÜSLENMİŞ PÜSLENMİŞ BOŞ BİR DUVAR KENARINDA AKLINCA ÇEKİCİ POZLAR VERMİŞ.
YA HANGİMİZ EVDE O ŞEKİLDE DOLAŞIRIZ. ÜZERİMİZDE ABİYE KIYAFET UZUN TOPUKLU AYAKKABILAR MAKYAJ DERSEN ABARTI SAÇLAR YAPILMIŞ. VALA ŞAHSEN BEN EVDE ÜZERİMDE EŞOFMAN TAKIMI SAÇLARIM TEPEDE TOPLANMIŞ VE KESİNLİKLE MAKYAJSIZ. OLDUĞUM GİBİ KRNDİM GİBİ....
HEM BÖYLE POZLAR VERİRİZ HEMDE 'AY BEN HEP BÖYLEYİM' YA TABİ TABİ YEDİK BİZDE SEN HEP DUVARA YAPIŞIKMI DURUYORSUN DEMEK LAZIM.
MALUM SON MODAMIZ MANKEN EDASIYLA DUVAR ÖNÜNDE POZ VERMEK.
AYNAYA BAKIN EY İNSANOĞLU KENDİNDEKİ ÖZELLİKLERİ VE GÜZELLİKLERİ GÖRÜN ARTIK. GÜLDÜRMEYİN KENDİNİZE HİÇ KİMSEYİ. DALGA GEÇTİRMEYİN KENDİNİZLE.PRENSİPLERİNİZ OLSUN İDEALLERİNİZ VE AMAÇLARINIZ OLSUN. HERŞEY BU DÜNYADAN İBARET DEĞİL.
MUTLULUKLAR SİZİNLE OLSUN.SEVDİKLERNİZLE SAĞLIKLI BİR YAŞAMINIZ OLSUN.
VE HERŞEYDEN ÖNCE SAYGINIZ OLSUN BİRBİRİNİZE
|
|
|
14 Nisan 2008 Pazartesi
14:18:09
|
|
|
Hayat zaten bir aldanıştır, asl olan gönül gözünün ne gördüğü değil midir?..

|
|
|
14 Nisan 2008 Pazartesi
14:21:15
|
|
|
yazınız güzel .herkes gönü,l gözünden görebilse?düşünülür burası
|
|
|
14 Nisan 2008 Pazartesi
15:18:09
|
|
|
Sevmek sevgiliyi istememeyi öğrenmektir. Sevmek sevgiliyi sevgili olmadan sevmektir.
• Sevmek; sevmek istemektir.
• Sevmek, beklememektir. Beklentilerin son bulduğu bir duraktır o. Öyle ki tüm gerçekler, tüm dünya silinir gider. Ne O`ndan anlasılmayı beklersin, ne onu anlamayı. Ne onun gelmesini beklersin, ne onun Leyla, Mecnun olmasını. Beklediğin bir şey yoktur sevmeyi becermek dışında.
• Sevmek, gücenmemektir.
Sevmek sevgililerin hiçbir sözüne üzülmemeyi ögrenmek demektir.
• Sevgilinin ölüm hançerine bile hayır dememektir sevmek. Onun vuruşuna, onun tokadına alınmamaktır, sevgiliden gelen her hareketi ve her sözü kabullenmektir. İhanetlere, hainliklere bile üzülmemektir. Sevgiliden gelen öl emrine bile ölürüm diyebilmektir. Kendi elleriyle kalbini bir bıçak ucuna koymaktır sevmek.
• Sevmek ölmektir.
• Sevmek, ölmesini bilmektir...
|
|
|
Yemliha (ts836668986)
1305
|
|
14 Nisan 2008 Pazartesi
22:36:07
|
|
|
|
|
|
Yemliha (ts836668986)
1305
|
|
14 Nisan 2008 Pazartesi
22:37:36
|
|
|
|
|
|
14 Nisan 2008 Pazartesi
22:50:42
|
|
|
Bizimki Aşk Değil, Sevda Hiç Değil / sen söyleme-13 Sesini duyarak geçiyor yıllar. Yüzünü görme şansım bile yok. Son tren gibi kaçıyor bahar, kaçan trenlereyse kahrım çok.
"Geleyim" diyorum, gelme, diyorsun. "Öyleyse, sen bana gel" desem, "bilmem" diyorsun. Sanki açıkca "gülme" diyorsun, "ağlayıp, gezmek senin şansın" diyorsun.
Bizimki aşk değil, sevda hiç değil. Biz bilerek avlandık çıktığımız yolda. Zifiri karanlıkta çıktığımız dağda, "bir yol göster diyorum"; susuyor, susuyorsun. Leyla, Mecnun`a ne söylemişse, ben de sana aynı sözleri dedim. Seven sevdiğinden ne istemişse, ben de senden aynı şeyi istedim.
Bilirim, yok benim gönlümün aklı. Sitemde mi haklıyım, hüzünde mi haklı? Maalesef düşünemezsin beni, asla telli duvaklı... Sevgi vefa ister, özveri ister. Tapar gibi bakan gözler, duymak istediği sözler ister. Emek ister, mücadele ister, güven ister.
Sana "bir söz ver" dediğim zaman, verdiğin yanıtlar ateşle, duman... Saçılıyor etrafımda küller her zaman.. Gerçek bir sevgide kavga olur mu? Hangimiz aldattık, hangimiz ihaneti yaşattık? Hangimiz hile sezinledik gözlerimizde ? Bu nasıl talih, nasıl yazgı böyle?
Ne çok sevdiğimi; çağırsan, koşup geleceğimi bilemiyorsun. "Seninim" dediğimdeyse, gülüp geçiyorsun.. "Sen benim olmazsın" , "aramızdaki dağlar kalkmaz" diyorsun.. Sevda bahçesinde yoluna güller derdim, sense "yoluna serilmem" dedin... Bir sevda böyle yaşar mı? Gönüller hayalle, düşle kanar mı? Seven; seve, seve hüzne koşar mı? Seven, sevdiğini böyle salar mı? Söylüyorum sana son sözümü, söylüyorum tüm benliğimi, bütün özümü..
Biliyorum ne diyeceğini..Su getireceğin dere geçecek bini. Onun için sen sus, bir şey söyleme. Hiçbir şey deme. Sus sevgilim sus. Sen söyleme. (sen söyleme-13)
24/09/2004 Nesrin Göçmen
|
|
|
14 Nisan 2008 Pazartesi
22:52:47
|
|
|
ATEŞ BİRGÜN SUYU GÖRMÜŞ YÜCE DAGLARIN ARDINDA. VE SEVDALANMIŞ ONUN DELİ DALGALARINA HIRÇIN HIRÇIN KAYALARA VURUŞUNA YÜREGİNDEKİ DURULUĞA DEMİŞKİ SUYA:GEL SEVDALIM OL HAYATIMA ANLAM VEREN MUCİZEM OL SU: DAYANAMAMIŞ ATEŞİN GÖZLERİNDEKİ SICAKLIĞA AL DEMİŞ YÜREGİM SANA ARMAĞAN SARILMIŞ ATEŞLE SU BİRBİRLERİNE SIKICA KOPMAMACASINA ZAMANLA SUBUHAR OLMAYA ATEŞ KÜL OLMAYA BAŞLAMIŞ YA KENDİSİ YOK OLACAKMIŞ YA AŞKI! BAŞTAN ALINLARINA YAZILMIŞ KADERİDE YÜREĞİNDEKİ KEDERİDE ALIP GİTMİŞ UZAK DİYARLARA SU ATEŞ KIZMIŞ ATEŞ YAKMIŞ ORMANLARI ARAMIŞ SUYU DİYARLAR BOYU GÜNLER BOYU GECELER BOYU... BİRGÜN GELMİŞ SUYA VARMIŞ YOLU BAKMIŞ O DURU GÖZLRİNE SUYUN BİRAZ KIRGIN BİRAZ HIRÇIN VE O AN ANLAMIŞ AŞKIN BAZEN GİTMEK OLDUĞUNU AMA GİTMENİN YİTİRMEK OLMADIĞINI VE ATEŞ DURMUŞ...
|
|
|
14 Nisan 2008 Pazartesi
23:01:56
|
|
|
Göç Hazırlığındayım Şimdi… . Yaşamın dengesiz okları vurdu yalnızlığın zirvesinde… Bir “ah” yükselir içimde yankılanarak dağlarımda.. Duman olur, sis olur, hüzün bulutları olur ardında…. . “`Ne gün/ah etse dinmez kalpteki hicran yarası...”” derken gönlüme, Bethowen’in ölüm marşı çalmaya başlar birden. sevda şarabını başıma diktiğim kadehim ikiye bölünür, ve saçılır yerlere kırık, dökük aşklarım… Eski çağlarda, yol, iz bilmez bir Leyla olurum … Sonbaharın kuruttuğu ormanlarda, ne geçmişimi, ne arta kalan zamanını, ne de yaşadığı anı önemsemeden ilerlerim bilinmezlere…. Dertlerimi; derelere dökerim, sığmaz. Dağlara yüklerim, çöker…. Denizlere atsam, mavi kararır.. Gündüze sarsam, gül sararır, gecelerse siyahıma ağlar…. . Umut ettiklerim, avuntu beklediklerim, seviyor dediklerim; gizde saklayıp, yolunu beklediklerim, ömrümü ikiye böldüler ya; gülerler halime… Aslında bilmezler ki, çingene çadırımı yıktım, göç hazırlığındayım şimdi... . Deme bana sevdiğim, deme; “her şey düzelir” deme. Sen sus lütfen, sen söyleme... . (sen söyleme-34)
Nesrin Göçmen
|
|
|
14 Nisan 2008 Pazartesi
23:04:17
|
|
|
Ben Senin Elimden Tutup Hiç Üşenmeden Beni Buralara Getiren Ruhunu Sevdim
|
|
|
14 Nisan 2008 Pazartesi
23:04:29
|
|
|
Sitem
Sitemim yok aşka, Sitemim yok yazgıya..
Sitemim; Kinime, inadıma, Bitmez gururuma..
Vazgeçtiğim; Zamansız zamanlara... Yaşanmış gerçeklere, Yaşanmamış düşlere, Yitirdiğim mavilere..
Sitemim kendime, Sadece kendime...
17/11/2004 Nesrin Göçmen
|
|
|
14 Nisan 2008 Pazartesi
23:05:28
|
|
|
Merhabalar Yiğit kardeşim, kalemine yüreğine sağlık,
iyi bir akşam olsun..
Sevgilerimle...
|
|
|
14 Nisan 2008 Pazartesi
23:09:12
|
|
|
kalbi sevgi dürüstlük saygı çerçevesinden geçen herkesin gecesi güzel olsun.
diger kalanları ise şeytanlarla başbaşa ay ışıgında raks etsin
saygılarımla
|
|
|
14 Nisan 2008 Pazartesi
23:11:46
|
|
|
ay ışığında raks.......... hımmmm
bu çok ağır bir ceza değilmi sevgili Yiğit..  
|
|
Mesaja cevap yazmak için gruba üye olmanız gerekmektedir.
|
|