|
Gönderen | Mesaj |
|
24 Mart 2009 Salı
22:46:38
|
|
|
EVET GÜL 2007 NİN MAYIS AYINDA 75 GÜNLÜĞÜNE GİTTİM ORDAN İSTANBUL VE ERCİNCAN KARS ANKARA ERZUUM YAPTIM...HEY ALLAH IM YA...
|
|
|
25 Mart 2009 Çarşamba
10:42:03
|
|
|
kaçak sinemalarda 
|
|
|
25 Mart 2009 Çarşamba
12:45:40
|
|
|
yarım dünya turu atmışsın desene...
|
|
|
28 Mart 2009 Cumartesi
12:24:39
|
|
|
onur seni delimi ettim ne banamı öyle geldi yoksam
|
|
|
28 Mart 2009 Cumartesi
22:17:11
|
|
|
Kusura bakmayın arkadaşlar şaka ile karışık soleyecem cevabımı anlayana evet ettin gül itirazın yazılı olarak imzalı şekilde bana sunman gerekir...Yok yeter bu kadar yakında yurt dışı gözüküyo bana valla 30 il gezdim dahada geziyom ama ege bölgesi eksik kalsın....Kadir yanıma figüran lazım...
|
|
|
29 Mart 2009 Pazar
14:42:24
|
|
|
UZUN BİR MOLA VER DUDAKLARIMDA Sabah yüzüme avuçladığım suda bile,
Seni hayal ediyorum canım.
Çarpıyorum yanaklarıma sen diye,
Havluyla silmek yerine,
Yüzümden süzülmesini seyrediyorum,
Her yerime senin dokunduğunu,
Dudaklarımda uzun bir mola verdiğini,
Tadını bırakıp öyle gittiğini,
Çok iyi biliyorum.
Çünkü ben seni sadece uyanıkken değil,
Uyurken bile seviyorum.
Rüyamda seni görüyorsam,
Niye uyandığıma,
Kendime kızıyorum,
Ama biliyorum ki yine,
Güneşin ilk ışıkları seni hatırlatacak,
Ellerin belimi sımsıkı saracak,
Senin kokunu getirecek,
Pencereden içeri sızan rüzgar…
Doğsun o zaman her sabah güneş,
Essin her daim rüzgar,
Bu dünyada zaten senden,
Daha fazla sevilecek ne var,
Senden fazla özlenecek kim var… M.METİN BAŞ
|
|
|
29 Mart 2009 Pazar
15:03:19
|
|
|
hocam sandık başında görevli değilmisin sen ne geziyon burda )
|
|
|
29 Mart 2009 Pazar
15:29:25
|
|
|
yok görev almadım bu yıl dinleniyorum uğraşamam tantanalardan...
|
|
|
29 Mart 2009 Pazar
18:37:18
|
|
|
ne uğraşması be şimdi çok rahattı be metin abim ...
|
|
|
30 Mart 2009 Pazartesi
10:28:27
|
|
|
ya rrahattı ne demezsinn....
|
|
|
30 Mart 2009 Pazartesi
13:28:25
|
|
|
valla rahattım stres yaşamadım bu seçim...
|
|
|
30 Mart 2009 Pazartesi
13:32:56
|
|
|
BİR DELİ AŞK HALİM Bir delilik halime denk getirip,
Beni yoldan çıkarma ey aşk,
Süprüntü durumlara salma beni,
Düşürme gece yarıları yollara…
En savunmasız anımda,
Alnımın ortayerinden vurma ey aşk,
Kurulu tetiğimle oynama,
Boşaltma zembereğimi boş yere,
Kurşundan daha çıkarım namludan,
Vurgun yediğim zamanlar…
Eğlenmek istiyorsan aradığın ben değilim,
Sazlı sözlü yerlere gidelim,
Ben söyleyeyim sen dinle,
Ben çalayım sen söyle,
Ama benimle boş yere eğlenme,
Ey aşk… M.METİN BAŞ
|
|
|
30 Mart 2009 Pazartesi
20:35:25
|
|
|
olur onur yazılı olarak eline veririm
|
|
|
30 Mart 2009 Pazartesi
23:34:01
|
|
|
saol gül....
|
|
|
30 Mart 2009 Pazartesi
23:34:13
|
|
|
Zamanin birinde hükümdarın biri bir yarışma düzenlemis. En güzel mutluluk resmi yapan kisi en büyük ödüle hak kazanacakmış. Duyuru tüm ülkeye yayılmış. Ne kadar ressam varsa hepsi hazirlanmaya başlamışlar. Çok güzel eserler ortaya çıkarmışlar. Kimisi dingin bir göl resmi yapmış, kimisi doğadan güzel bir kesit hazırlamış, kimisi deniz manzarası oluşturmuş, kimisi aşkı resmetmiş, kimisi sevgiyi.. Günlerce süren çalışmalar sonrasında yarışma günü gelmiş çatmış. Onlarca ressamın eserleri hükümdara sunulmak üzere sergilenmiş. Hükümdar hepsini tektek incelemiş ve içlerinden birini seçmiş.
Seçtiği resim adeta bir kaos ortamını yansıtmaktaymış. Resimde fırtına öncesi karanlık, rüzgarın şiddetini ifade çizgiler, bir çağlayan ve adeta kontrolsuzca akan bir nehir ve nehrin hemen dibinde bir ağaç. Ağacın üzerinde bir kuş yuvası, yuvanın içinde 3 tane yavru kuş ve annelerinin onları beslerkenki “an“ resmedilmişti.
Hükümdar bu resmi yapan ressamı çağırır ve onun resmini “mutluluk“ resmi olarak seçtiğini ilan eder. Bu seçimin ardından büyük bir uğultu kopar diğer ressamlar arasında. Bir türlü anlayamazlar neden hükümdarın bu resmi seçtiğini. Onlara göre bu resmin neresi mutluluk ifadesidir, resmin bir kaos ortamından farkı yokturki. Resim insanda mutluluk yerine korkuyu çağrıştırmaktadır yine onlara göre.. Ve hükümdara sorarlar neden bu resim diye ?
Hükümdar cevap verir ; “Gerçek mutluluk kaos ortamında dışarda olandan etkilenmeden , geçirgenliğini koruyarak, huzur içinde hayatına devam edebilmektir “ der.
Gerçek mutluluk; iç dünyamız ile dışarda olanlar arasında uyum sağlayabilmektir. Dış dünyamızda bizden bağımsız oluştuğunu zannettiğimiz deneyimlerimiz aslında bizimle yakından ilintilidir. Olmakta olan deneyimlerimizi bizim yarattığımızdır. Biz kendi iç dünyamızın ihtiyaçları ile tamamlanmak ihtiyacındayızdır. Dolayısıyla başımıza gelen her şey aslında bize bizimle ilgili bir şeyleri işaret eder. Ve hayatımızdaki herkes bu anlamda görevlidir. Tıpkı bizimde onların hayatında görevli olduğumuz gibi. Biz bu gerçeği farkedene kadar olana karşı direniş gösteririz, olanı olduğu gibi kabul etmeyiz, olana teslim olamayız.
İç dünyamızdaki bu karşıt durum bizim iç çatışması yaşamamıza ve iç diyalog yapmamıza neden olur. Zihnimiz sürekli gelecek ve geçmiş senaryoları ile doludur. Sürekli olayları zihnimizde defalarca yaşar , veremediğimiz tepkilerimiz vermeye çalışırız ama olan olmuştur ve artık zihnimizde verdiğimiz yanıtların hiç bir anlamı yoktur. Tam tersi bu durumu gerçeği deneyimlerken başaramadığımız içinde kendimize kızgınlık duyar, kendimizi sabote ederiz.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi dış dünyamızı kontrol etmeye başlarız. Bizi mutlu edeceğini düşündüğümüz her şeyi oluşturmaya çalışırız. Mutluluk için bir sürü şart koşarız ancak bazen onların hepsine de sahip olsak yine de mutlu olamayız. Çünkü her zaman koşullar değişir ve biri biterken öbürü başlar.
Oysaki gerçek mutluluk kendi iç dünyamızın yarattıkları ile uyum içinde olup, bize işaret edilen gerçeklerimizi farkedip, kendi rolümüzü kabullenip olana teslim olabildiğimizde oluşur , artık içimizde direnecek hiç bir şey kalmamış demektir. İşte o “an” direnişin yerini mutluluk alır, hiç bir koşul olmaksızın.
Bazen dış dünyamızda bizden bağımsız gelişen olaylar da vardır. Bunlara tabiat olaylarını, savaşları, salgın hastalıkları örnek verebiliriz. Ekolojik dengelerin korulabilmesi için bizim dışımızdaki olaylara da uyum sağlamamız önemlidir. Bu uyumu ancak kendi içimizdeki dengelerimizi kurarak başarabiliriz. Çünkü bu kez , her olan tıpkı bizim bireysel yaratımlarımız gibi tüm insanlığın oluşturduğu kollektif bilincin yaratımıdır. Bu kez kabullenmemiz teslim olmamız gereken gerçek budur. Olan olmaktadır. İşte gerçek mutluluk için bize düşen olanı görüp yapmamız gerekeni yapabilme cesaretini gösterebilmektir. İşte içimizde dokunduğumuz bu güç gerçek mutluluğumuzdur. Dışardaki koşullar ne olursa olsun..
Peki siz şimdi o hükümdarın yerinde olsaydınız aynı resmi seçermiydiniz ?
|
|
|
31 Mart 2009 Salı
11:17:29
|
|
|
yanlız burası çok kalabalık arkdaşlar...
|
|
|
31 Mart 2009 Salı
13:14:39
|
|
|
evet öyle adım atacak yer yok...sesimi duyan vaaaaarmı...
|
|
|
31 Mart 2009 Salı
13:22:37
|
|
|
YAMALI BOHÇA Her senden ayrıldığımda,
Dönüp özlemle arkama bakardım.
Ben seni işte o anda özlemeye başlardım.
Hasretini sırtıma attığım bohçama,
İşler yama yapardım.
Sen yokken bile seni hayal ederim,
Yer sofrasında bağdaş kurmuş oturuyoruz,
Ekmeğin bir yarısı sana,
Diğer yarısı bana,
Tıpkı ikimiz gibi,
Bir yarısı sen,
Diğer yarısı ben.
Bir yanı vuslat,
Bir yanı özlem,
Sen yokken bile,
Sevgimi katık yaparım,
Doğrarım sıcak çorbama.
Çorbamın tadı sen, tuzu ben.
Sen yokken gülüşünü,
Çok değerli bir tablo gibi,
Asıyorum odamızın en güzel yerine.
Odamın ışığı sen,
Karanlıklara gömülen ben.
Sen yokken çalarken sazımı,
Kuşlar eşlik ediyor bana,
Vokal yapıyorlar bizim şarkımıza,
Şarkının sözünde sen,
Sazın telinde ben,
Ve o güzel gözlerin,
Derin derin bakarken bana,
Kendime getirir aniden,
Tüh be hayalmiş deyip üzülmüyorum,
Çünkü hayalim sen,
Tek gerçeğim yine sen…
Seni hayaldede olsa,
Gerçektede olsa yaşamak,
Ne kadar güzel, ah bir bilsen… M.METİN BAŞ
|
|
|
31 Mart 2009 Salı
23:10:34
|
|
|
duygu kadir ile ben sevgili aramaya çıktık ama metin abi sağdıçlık yapacakmış sende gelinliğin ucundan tutacakmışın olay o...Metin abi şiirlerde nakarata bağladın hayrola...
|
|
|
1 Nisan 2009 Çarşamba
00:45:46
|
|
|
AŞIK OLDUM NİSAN’IN 1İNDE Dostlar ya… Kırkından sonra aşık oldum birden, Yüz buldum,nisan’ın bir’inden, Sarı saçlı,mavi gözlü bir dilbere, Baharın hırçın havasındanmı, Ege’nin sert suyundanmı bilmem, Ama vuruldum ona derinden, Yakışmazdı biliyorum, Hayır gelmezdi bana bu sevgiden, İşte oldu bir kere, Şakaladım gönlümü sizlerle birlikte… Nisan’ın birinden… Ama şakacıkdan...
Valla şakacıkdan... M.METİN BAŞ
|
|
Mesaja cevap yazmak için gruba üye olmanız gerekmektedir.
|
|