sevgi diyarı > Mesaj Panosu > bende geldim araniza............

bende geldim araniza............


GönderenMesaj

Yemliha (gülbahçeli)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
5437
16 Temmuz 2008 Çarşamba 01:04:17
iyi muhabbetler bayanlar geceniz iyi olsun

Yemliha (gülbahçeli)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
5437
16 Temmuz 2008 Çarşamba 01:19:21
hoş bulduk elvan hayat burda biraz sıkıcı  

Yemliha (gülbahçeli)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
5437
16 Temmuz 2008 Çarşamba 01:21:06
türkan senin sesin çıkmıyor ordamısın

Yemliha (gülbahçeli)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
5437
16 Temmuz 2008 Çarşamba 01:23:11
geçmiş olsun umarım çabuk atlatırsın

Yemliha (gülbahçeli)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
5437
16 Temmuz 2008 Çarşamba 01:35:26
gene kayboldu gurbet kuşu

Yemliha (gülbahçeli)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
5437
16 Temmuz 2008 Çarşamba 02:01:25
herkez kayboldu alooooo kisme yokmu

Türkan (meyyale)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
977
16 Temmuz 2008 Çarşamba 02:40:18
selam arkadaslarim baktim sizi cikmis görünüyorsunuz bende ciktim sonra tekrar bir bakayim diye geldim simdi ikinizde burdasiniz arkadaslar elvancim oldu canim bir kac sefer hata gösterince kendimden süpe ettim o yüzden sana özelden bildirdim canim fakat benden degil siteden kaynalaniyormus.

Türkan (meyyale)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
977
16 Temmuz 2008 Çarşamba 02:40:51
yemliha arkadasim sen nasilsin?

Yemliha (gülbahçeli)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
5437
16 Temmuz 2008 Çarşamba 04:32:46
teşekkürler türkan iyiyim sen nasılsın iki laf edlim dedik kayboldun

Mustafa (drakancem)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
4313
16 Temmuz 2008 Çarşamba 10:08:25

ACILAR



Akşam güneşi aşıyor yavaş yavaş


Elem içindesinki gözlerinde yaş

Yine dertler alemine akmışsın

Hüzünlere dalacaksın arkadaş


 
Belliki yüreğinde derin bir sancı

Gecenin karanlığında başlıyor acı

Akmaya hazır bir damla gözyaşı

Kader böyle çizilmiş anla arkadaş


 
Yalnızlık girdabına kapılmışsın

Bir sevda ocağında yanmışsın

Ellerin titrek gözlerin yaşlı

Eriyip tükenmiş bitmişsin arkadaş



                                 YALNIZ SEN

Sahra basak (senanurr)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1468
16 Temmuz 2008 Çarşamba 12:29:22

Yiğit (ts1112511870)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
307
16 Temmuz 2008 Çarşamba 19:11:11
Evinin seni içine sigdiramayacak kadar dar oldugunu fark edeceksin...

Sokaga firlayacaksin... Sokaklar da dar gelecek...

Tipki vücudunun yüregine dar geldigi gibi...







Ne denizin mavisi acacak icini, ne piril piril gokyuzu...
Kendini tasiyamayacak kadar cok buyuyecek, bir yandan da kaybolacak kadar
kuculeceksin...



Birileri sana bir seyler anlatacak durmadan...
"Onemli olan saglik."
"Yasamak guzel."
"Bos ver, her sey unutulur."
Sen hicbirini duymayacaksin...
Goz yaslarindan etrafi goremez hale geleceksin...




Ondan olmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarinda olmek
isteyecek kadar cok seveceksin...
Hep ondan bahsetmek isteyeceksin...
"Olume care bulundu" ya da "Yarin kiyamet kopacakmis" deseler basini
kaldirip Ne dedin?" diye sormayacaksin...
Yalniz kalmak isteyeceksin...



Hem de kalabaliklarin arasinda kaybolmak...
Ikisi de yetmeyecek...
Gecmisi dusuneceksin...
Neredeyse dakika dakika...
Ama kotuleri atlayarak...
Onunla gectigin yerlerden gecmek isteyeceksin...




Gittigin yerlere gitmek...
Bu sana hic iyi gelmeyecek...
Ama bile bile yapacaksin...
Biri sana icindeki aciyi sokup atabilecegini soylese, kacacaksin...
Aslinda kurtulmak istedigin halde, o aciyi yasamak icin direneceksin...
Hayatinin geri kalanini onu dusunerek gecirmek isteyeceksin....
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin...




Herkesi ona benzetip...
Kimseyi onun yerine koyamayacaksin...
Hicbir sey oyalamayacak seni...
Ilaclara siginacaksin...
Birkac saat kafani bulandiran ama asla onu unutturmayan.
Sadece bir muddet buzlu camin arkasindan seyrettiren...
Butun sarkilar sizin icin yazilmis gibi gelecek...
Bogazin dugumlenecek, dinleyemeyeceksin...




Uyumak zor, uyanmak kolay olacak...
Sabahi iple cekeceksin...
Bazen de "Hic gunes dogmasa" diyeceksin...
Ne geceler rahatlatacak seni ne gunduzler...
Olmeyi isteyip, olemeyeceksin...
Belki civi civiyi soker diye can havliyle onune cikana sarilmak isteyeceksin




...
Nafile...
Dusuncesi bile tahammul edilmez gelecek...
Ruyalar goreceksin, gercek olmasini istedigin...
Her sicrayarak uyandiginda onun adini soyledigini fark edeceksin...
Telefonun calmasini bekleyeceksin...
Aramayacagini bile bile...
Her caldiginda yuregin agzina gelecek...
Aglamakli konusacaksin arayanlarla...
Yuregin burkulacak...
Canin yanacak...
Bir daha sevmemeye yemin edeceksin...




Hayata dair hicbir sey yapmak gelmeyecek icinden...
Onun sesini bir kez daha duymak icin yanip tutusacaksin...
Defalarca aradigi gunlerin kiymetini bilmedigin icin kendinden nefret
edeceksin...
Yasadigin sehri terk etmek isteyeceksin...
Onunla hicbir aninin olmadigi bir yerlere gidip yerlesmek...
Ama bir umut...
Onunla bir gun bir yerde karsilasma umudu...
Bu umut seni gitmekten alikoyacak...
Gel gitler icinde yasayacaksin...
Buna yasamak denirse...




****
Razı mısın bütün bunlara...?
Hazır mısın sonunda olup olup dirilmeye...?
O halde aşık olabilirsin



CAN DUNDAR

Yasmin (Yasmini)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
247
17 Temmuz 2008 Perşembe 04:09:25

Buna yasamak denirse...




****
Razı mısın bütün bunlara...?
Hazır mısın sonunda olup olup dirilmeye...?
O halde aşık olabilirsin



CAN DUNDAR

 

--

ama burada anlatılan hastalık gibin bişiii,

hani ayağın yerden kesilcek,

kuş gibin uçulcek,

hani her yer pembe görünücekti yaa..

öyle dimiii diii yoksaamm...

ben almıyım en iisiii.......

 

 

 

Yiğit (ts1112511870)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
307
17 Temmuz 2008 Perşembe 12:27:53
iiii  hımmm

Gül (akgül)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1235
17 Temmuz 2008 Perşembe 12:37:40
merhabalar

Sahra basak (senanurr)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1468
17 Temmuz 2008 Perşembe 12:40:44
Bu soru, `insanlar konuşurlarken niçin laflarının arasında bazı sesler çıkartırlar` ve `ağır ağır konuşan insanlar laflarının arasında niçin -ııı-, -eee- derler` şeklinde ikiye ayrılabilir.

Birinci sorunun cevabı, sırasını yani sözü karşısındakine kaptırmamak veya sözlerinin bittiği görüntüsünü vermek istememek olabilir. İnsanlar karşılıklı konuşurlarken birbirlerini dinler gibi görünürler ama o sırada kafalarında söyleyeceklerini tasarlarlar. Onları bir an önce ifade edebilmek için sabırsızlanırlar. Karşısındakinin konuşmasını kesmeyecek olgunluktaysalar bir anlık susmasından istifade ederek söze girerler.

İnsanlar seslerinin kesildiği bir anlık soluklanma sırasında karşılarındaki sözlerinin bittiğini sanmasın diye bu boşlukları `ııı`, `eee` diye sesler çıkararak doldururlar. Böylece karşıya devam edeceklerinin mesajını verirler. Yani oturduğu koltuğu kaptırmamak için üstünden kalkmamak gibi bir şey.

Bu genellikle yavaş tempoda konuşanların başvurdukları bir taktiktir ama zamanla alışkanlık haline gelir, `ııı`sız, `eee`siz konuşamazlar, kendileri de bundan rahatsız olmazlar.

İnsanlar sözleri kesilmesin diye başka anlamsız kelime ve cümleler de kullanırlar, taktikler uygularlar. Örneğin konuşmasına `çok ilginçtir ki` şeklinde başlayan biri anlatacaklarının çok ilginç olacağını baştan belirterek, sonuna kadar dinlemesi için karşısındakini etkilemeye çalışır. Genellikle de sözlerinden ilginç bir şey çıkmaz.

Konuşma arası boşlukların niçin `zzz` veya `uuu` gibi seslerle değil de `m` ve `eee` gibi seslerle doldurulduğu sorusunun cevabı ise fonetik biliminin sahasına giriyor, `ııı`, leee` sesleri sesli harflerden oluştukları için istenildiği kadar uzatılabilirler, dudağı, dili ve dişleri oynatmadan rahatça çıkarılabilirler. Herhangi bir kelimenin ilk harfiymiş gibi yanlış anlamaya sebep vermezler. Ağız söyleyeceği ilk kelimeye hazır şekilde en uygun konumunu muhafaza eder.

Konuşma boşluklarında çıkarılan sesler kültürlere göre de farklılık gösterirler. Çoğunluk `m`, `eee` derken İngilizce konuşanlar `um`, `er`, Çinliler ise `zhege, zhege` diyorlar.

Yiğit (ts1112511870)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
307
17 Temmuz 2008 Perşembe 12:44:02
Gökyüzünde dünyayı yaşarken sonsuz özgürlüğümle birlikte,
yaşamı arıyordum ne olduğunu bilemeden... Bir su damlasıydım, güneşin ışıklarında renklerle oynayan, karanlıklarda
yıldızlarla konuşan... Mutluydum rüzgarla birlikte
maviliğe savrulurken, mutluydum kuşlarla kanat çırparken,
mutluydum gökkuşağı olup renkleri saçarken...

Takılmışken bir bulutun peşine, görürdüm yaşayanları
yeryüzünde... Hepsi zamanla koşar gibi, hep bir şeylerin
peşinde... Bazen bir kuşun kanadına karışır,
uçardım onunla, rüzgâra karşı çığlıklarla birlikte.

Yaşamı sorardım kuşlara, nedir diye? Özgürlük derlerdi bana... Göklerde özgürce kanat çırpabilmek, rüzgâra baş kaldırmak. Ama
yağmur yağdığında özgürlükleri elinden alınır, ağırlaşan kanatları
daha fazla çırpınamazdı damlalar karşısında... Sığınırken bir kaya
kovuğuna, özgürlüklerini teslim ederlerdi yağmura, sessizce...

Karıştım bir gün yağmur damlalarının arasına, gücü hissedebilmek için...Toprağa karışmak istedim, çoğalmak istedim, azgın bir nehir olup akmak istedim, deniz olmak istedim, yaşamı bulmak istedim, yaşam olmak istedim... Terk ettim gökyüzünü güneşe veda edemeden... Altımda gittikçe büyüyen yeryüzü beni kendine doğru hızla çekerken daha da büyüdüm, çoğaldım. Koşmaya başladım bir an önce toprağa kavuşabilmek için. Yaşamı hissedebilmek için... Yaşam olabilmek için...

Toprağa ilk dokunuş, ilk sarılış... Sıcaktı toprak, gökyüzünün
olamadığı kadar... Beni sarmaladı şefkatle, beni içine aldı sevgiyle...
Sevdim onu... Seviyorum dedim yaşamayı seninle birlikte...Toprağın
derinliklerinde, karanlık sıcaklıklarda güveni hissettim... Zaman
geçtikçe büyüdüm, çoğaldım... Yerimde duramaz hale geldim...

Güneşi özledim... Yıldızlara merhaba demek istedim.... Terk ettim
toprağı. Sıcaklığını, şefkatini. Bir sabah çiçekler açarken gökyüzünü
gördüm yeniden... Öylesine mavi, öylesine sınırsız, öylesine özgür...

Aktım, gittikçe büyüyerek... Beni sarmalayan toprağa dokunarak
aktım... Nereye gittiğimi bilemeden... Sadece yaşamı ögrenebilmek
için aktım... Benimle çiçekler açtı ağaçlarda, topraktan otlar fışkırdı
delicesine... Ben onlara yaşamı sunarken, cevap veremediler bana
yaşam nedir diye sorduğumda... Büyümek istedim... Daha hızlı
akmak, denize kavuşmak istedim... Aktım gökyüzünün görünmediği
ıssız ormanların arasından, yıllardır kımıldamaktan korkan taşları
peşimde sürükleyerek, başkaldırırcasına ... Başakların rüzgârla dans
ettiği ovalara geldiğimde duruldum... Onları seyredebilmek için
yavaşladım... Sordum uçuşan kelebeklere yaşamı... Rüzgarla dans
mı diye?.. Cevap vermediler bana... Denizi aradım uzaklarda,
görebilmek için köpürdüm, taştım ona bir önce dokunabilmek için.

Sonra bir sabah, daha güneş ışıklarını serpmeye başlamamışken
dünyaya, uzaklarda maviliği gördüm... Gördüm orada canlılığı,
başkaldırmışlığı, hasreti... Kavuşmak istedim bir an önce, sarılmak
istedim... Koynuna girmek istedim bir sevgili gibi... Sevişmek
istedim onunla... Yaşamı istedim ondan... Dokunduğumda denize,
balıklar kaçtı benden, suyum karıştı denize... Bir oldum onunla...

Ufacık bir damlaydım, bulut oldum, toprak oldum, deniz oldum,
okyanus oldum. Kapladım dünyayı canlılığımla. Dalgalarla oynarken derinliklere karıştım... Derinliğin sessizliğinde güzellikleri
buldum... Yaşam gizlenmiş güzellikler midir diye sordum denize?
Cevap alamadım... İnsan olmak istedim... Yaşamın ne olduğunu
öğrenirim diye...Döl oldum genç bir erkeğin ateşli vücudunda...
Yıldızlı bir gecede can oldum bir dişiyle... Büyümeye başladım
içinde olduğum insana fark ettirmeden... Büyüdüm, büyüdüm...

Aynı toprak gibi sıcak ve karanlık bu yer bana güven verdi, huzur
verdi... Zaman geçtikçe, yerime sığamaz hale geldim... Güneşe
sarılmak istedim... Yıldızları görmek, denizle konuşmak istedim...
Yaşamı insanlara sormak istedim... Işıkla tekrar kavuştuğumda
özgürlüğümü hissettim yeniden... Küçük bir su damlasıyken
gezdiğim gökyüzünü yeniden görebilmek mutluluk verdi...

Büyüdüm zamanla... Diğer insanlarla birlikte, zamanla birlikte...
Sordum insanlara yaşam nedir diye?.. Cevap veremediler...
Bir gün aşık oldum birisine, neden diye sormadan kendime...
Bir kuş gibi özgürce, bir nehir gibi delicesine akarak,
bir deniz gibi sınırsızca sevdim birisini...
O zaman anladım ki; YAŞAM SEVGİDİR...
SADECE SEVGİ.

Yiğit (ts1112511870)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
307
17 Temmuz 2008 Perşembe 12:44:46
uzun ama güzel bir yazı okumanızı tercih ederim

Gül (akgül)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1235
17 Temmuz 2008 Perşembe 12:45:54
SÖYLENECEK KELİME YOK YİĞİT

Gül (akgül)
Bu kişi şu an çevrim dışı.
1235
17 Temmuz 2008 Perşembe 12:49:34
BURDAYIM CANIM BURDAYIM KAYBOLMADIM

Sayfa:53 - 54 - 55 - 56 - 57 - 58 - 59 - 60 - 61 - 62İlk sayfa « Geri · İleri » Son sayfa