Gönderen | Mesaj |
|
28 Mart 2009 Cumartesi
20:29:15
|
|
|
Hüzün Bahçesi Geniş bir bahçesi var kalbimin, Dünyanın hüznünü ektiğim, Sevdasını tarlalarında sürdüğüm, Çınarlarını aşkımla büyüttüğüm, Yağmura gerek kalmadan, Göz yaşlarımı sunduğum, Üzerinde hüzün bahçesi yazan, Geniş bir kalbim var. Acıları dağlar kadarda olsa, Toprağına sabırla gömdüğüm, Hasat zamanı meyvesini aldığım, Tüm kederleri içine saldığım, Geniş bir kalbim var, Sende ver kederlerini, Çekinme, çekilecek kederi, Çekerim senin yerine, Yeter ki sen üzülme…
|
|
|
29 Mart 2009 Pazar
12:33:29
|
|
|
|
|
|
29 Mart 2009 Pazar
12:34:59
|
|
|
|
|
|
29 Mart 2009 Pazar
17:59:09
|
|
|
sibel eline koluna yüreğine sağlık yine döktürmüşün...
|
|
|
30 Mart 2009 Pazartesi
18:41:41
|
|
|

YAĞMUR KAÇAĞI
Elimden tut yoksa düşeceğim Yoksa bir bir yıldızlar düşecek Eğer şairsem beni tanırsan Yağmurdan korktuğumu bilirsen Gözlerim aklına gelirse Elimden tut yoksa düşeceğim Yağmur beni götürecek yoksa beni
Geceleri bir çarpıntı duyarsan Telâş telâş yağmurdan kaçıyorum Sarayburnu`ndan geçiyorum Akşamsa eylül`se ıslanmışsam Beni görsen belki anlayamazsın İçlenir gizli gizli ağlarsın Eğer ben yalnızsam yanılmışsam Elimden tut yoksa düşeceğim Yağmur beni götürecek yoksa beni..
|
|
|
30 Mart 2009 Pazartesi
23:36:42
|
|
|
Zamanin birinde hükümdarın biri bir yarışma düzenlemis. En güzel mutluluk resmi yapan kisi en büyük ödüle hak kazanacakmış. Duyuru tüm ülkeye yayılmış. Ne kadar ressam varsa hepsi hazirlanmaya başlamışlar. Çok güzel eserler ortaya çıkarmışlar. Kimisi dingin bir göl resmi yapmış, kimisi doğadan güzel bir kesit hazırlamış, kimisi deniz manzarası oluşturmuş, kimisi aşkı resmetmiş, kimisi sevgiyi.. Günlerce süren çalışmalar sonrasında yarışma günü gelmiş çatmış. Onlarca ressamın eserleri hükümdara sunulmak üzere sergilenmiş. Hükümdar hepsini tektek incelemiş ve içlerinden birini seçmiş.
Seçtiği resim adeta bir kaos ortamını yansıtmaktaymış. Resimde fırtına öncesi karanlık, rüzgarın şiddetini ifade çizgiler, bir çağlayan ve adeta kontrolsuzca akan bir nehir ve nehrin hemen dibinde bir ağaç. Ağacın üzerinde bir kuş yuvası, yuvanın içinde 3 tane yavru kuş ve annelerinin onları beslerkenki “an“ resmedilmişti.
Hükümdar bu resmi yapan ressamı çağırır ve onun resmini “mutluluk“ resmi olarak seçtiğini ilan eder. Bu seçimin ardından büyük bir uğultu kopar diğer ressamlar arasında. Bir türlü anlayamazlar neden hükümdarın bu resmi seçtiğini. Onlara göre bu resmin neresi mutluluk ifadesidir, resmin bir kaos ortamından farkı yokturki. Resim insanda mutluluk yerine korkuyu çağrıştırmaktadır yine onlara göre.. Ve hükümdara sorarlar neden bu resim diye ?
Hükümdar cevap verir ; “Gerçek mutluluk kaos ortamında dışarda olandan etkilenmeden , geçirgenliğini koruyarak, huzur içinde hayatına devam edebilmektir “ der.
Gerçek mutluluk; iç dünyamız ile dışarda olanlar arasında uyum sağlayabilmektir. Dış dünyamızda bizden bağımsız oluştuğunu zannettiğimiz deneyimlerimiz aslında bizimle yakından ilintilidir. Olmakta olan deneyimlerimizi bizim yarattığımızdır. Biz kendi iç dünyamızın ihtiyaçları ile tamamlanmak ihtiyacındayızdır. Dolayısıyla başımıza gelen her şey aslında bize bizimle ilgili bir şeyleri işaret eder. Ve hayatımızdaki herkes bu anlamda görevlidir. Tıpkı bizimde onların hayatında görevli olduğumuz gibi. Biz bu gerçeği farkedene kadar olana karşı direniş gösteririz, olanı olduğu gibi kabul etmeyiz, olana teslim olamayız.
İç dünyamızdaki bu karşıt durum bizim iç çatışması yaşamamıza ve iç diyalog yapmamıza neden olur. Zihnimiz sürekli gelecek ve geçmiş senaryoları ile doludur. Sürekli olayları zihnimizde defalarca yaşar , veremediğimiz tepkilerimiz vermeye çalışırız ama olan olmuştur ve artık zihnimizde verdiğimiz yanıtların hiç bir anlamı yoktur. Tam tersi bu durumu gerçeği deneyimlerken başaramadığımız içinde kendimize kızgınlık duyar, kendimizi sabote ederiz.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi dış dünyamızı kontrol etmeye başlarız. Bizi mutlu edeceğini düşündüğümüz her şeyi oluşturmaya çalışırız. Mutluluk için bir sürü şart koşarız ancak bazen onların hepsine de sahip olsak yine de mutlu olamayız. Çünkü her zaman koşullar değişir ve biri biterken öbürü başlar.
Oysaki gerçek mutluluk kendi iç dünyamızın yarattıkları ile uyum içinde olup, bize işaret edilen gerçeklerimizi farkedip, kendi rolümüzü kabullenip olana teslim olabildiğimizde oluşur , artık içimizde direnecek hiç bir şey kalmamış demektir. İşte o “an” direnişin yerini mutluluk alır, hiç bir koşul olmaksızın.
Bazen dış dünyamızda bizden bağımsız gelişen olaylar da vardır. Bunlara tabiat olaylarını, savaşları, salgın hastalıkları örnek verebiliriz. Ekolojik dengelerin korulabilmesi için bizim dışımızdaki olaylara da uyum sağlamamız önemlidir. Bu uyumu ancak kendi içimizdeki dengelerimizi kurarak başarabiliriz. Çünkü bu kez , her olan tıpkı bizim bireysel yaratımlarımız gibi tüm insanlığın oluşturduğu kollektif bilincin yaratımıdır. Bu kez kabullenmemiz teslim olmamız gereken gerçek budur. Olan olmaktadır. İşte gerçek mutluluk için bize düşen olanı görüp yapmamız gerekeni yapabilme cesaretini gösterebilmektir. İşte içimizde dokunduğumuz bu güç gerçek mutluluğumuzdur. Dışardaki koşullar ne olursa olsun..
Peki siz şimdi o hükümdarın yerinde olsaydınız aynı resmi seçermiydiniz ?
|
|
|
31 Mart 2009 Salı
21:46:48
|
|
|
NELER İSTERDİM
Şimdi yanında olmak isterdim
Gülümseyip sarılmanı isterdim
Seninle beraber yorulmak isterdim
Terini kendi ellerimle silmek isterdim
Seni kucağımda dinlendirmek isterdim
Kucağımda uyurken seni seyretmek isterdim
Gözlerini açtığında beni görmeni isterdim
Kollarıma sarıp uzun uzun öpmek isterdim.
|
|
|
31 Mart 2009 Salı
23:39:52
|
|
|
neler de istenirdi yada...
|
|
|
1 Nisan 2009 Çarşamba
08:13:48
|
|
|
günaydın arkadaşlar .onur yüregine sağlık çok güzel bu yazı
|
|
|
1 Nisan 2009 Çarşamba
08:53:29
|
|
|
günaydın elvancım
|
|
|
2 Nisan 2009 Perşembe
01:33:25
|
|
|
saol özden nasılsın???
|
|
|
3 Nisan 2009 Cuma
08:33:57
|
|
|
 ONURCCUM GÜZAYDIN NASILSIN
|
|
|
3 Nisan 2009 Cuma
08:35:39
|
|
|
Ne içimde seni unutmak gibi bir his var..nede aşkımı körükleyen bir rüzgar..ne seni görmeyecek kadar güçlüyüm..nede görmeye dayanacak kalbim var.....ALINTI AZAT
|
|
|
3 Nisan 2009 Cuma
21:07:18
|
|
|
evet azat özelden gönderiyo ama genele yazmaktan kaçınıyo malesef...
|
|
|
Yemliha (gülbahçeli)
5437
|
|
4 Nisan 2009 Cumartesi
00:56:17
|
|
|
Bir umutla çıkarsın yola önüne engeller çıkar …şarkılar dinlersin şiirler yazarsın ama nafile hiç biri başlayamamış bir sevginin avuntusu olamaz ? sonra düşünürsün neden olmadı neden? Hep ben mi dersin oysaki etrafına baktığında senin gibi bir çok insan vardır. Bitti artık buraya kadar artık dersin onu görmek bile istemiyorum dersin ama buda kendine söz verdiğin bir yalandır. Ne zaman ki bir odada yalnız kalsan hemen aklına o gelir ve oturur düşünürsün acaba olsaydı nasıl olacaktı?.
Gece olunca rüyanda onu görürsün sabah onunla uyanırsın ve bir kere daha hayata lanet edersin senin olmadığı için ! ama ne zaman ki sokaktan geçse ne zaman ki onu görsen yada geldiğini fark etsen elin ayağına dolaşır çünkü sevmişsindir bir kere ne kadarda olmasa da başlamasa da onu görünce kalp atışlarının hızlanmasına ne sen engel olabilirsin ne de başka biri?
Sonra kendini teselli etmek için başka birini bulmaya çalışırsın belki de bulursun ama O hep vardır senin hayatında? başka biri hiçbir zaman onun yerini tutamaz yalnızca geçici bir boşluğu doldurmaktır görevi! Teselliye devam edersin iyi ki de olmadı türünden laflar edersin ama bunlarda içini acıtmaktan başka bir işe yaramaz.
İşte böyledir karşılıksız sevmek gecen gündüzünle birleşir uyumak sana uzak bir kavram olur. Sen atmışsındır ilk adımı ama o elini uzatmamıştır sana. eğer ki halen seviyorsan beklemekten başka bir çaren yoktur? Belki de bir bir ömür boyu o elin sana uzanmasını bekleyeceksin…yıkılmış hayallerin tükenmiş umutlarınla ....
|
|
|
5 Nisan 2009 Pazar
00:24:40
|
|
|
yazı güzelmiş yemliha...
|
|
|
6 Nisan 2009 Pazartesi
00:21:31
|
|
|
resim de güzel elvan...
|
|
|
6 Nisan 2009 Pazartesi
21:47:38
|
|
|
yine kalsik fix döktümüşün elvan...
|
|
|
6 Nisan 2009 Pazartesi
22:42:21
|
|
|
Hüzün Gözlüm
bana öyle hüzünlü bakma hüzün gözlüm.. ağlayasım geliyor her ah çekişinde.. gecenin karanlığı yine yarım yarım.. sensizliği anlattırma acı yüreğime... yaşattırma o güneşin doğmadığı günleri.. hüzün gözlüm,dallarında yine hasret.. bir başka kopuksun bugün geçmişinden.. acılardan bir demet, elinde gidecek gibi.. bana hüzün sevdanı bırakıp... tek başıma... hüzün gözlüm, saatlerin boynunu bükme.. ne tren var,ne bir sığnağın yer... sabah git gideceksen geceyi yıkma... son gecem olsun seninle paylaştığım.. son şarkımız kol kola söylediğimiz.. ve bir yıllanmış şarap son kadehinde.. hüzün gözlüm ardında kaldım biliyormusun.. artık zarfında kaybolan bir mektup gibi... sen açmadınya kimse bulamaz beni... hüzün gözlüm ne olur unutma yüreğimi...
|
|
|
Yemliha (gülbahçeli)
5437
|
|
|