|
Masal perisi (karaağaç)
4940
|
|
1 Ekim 2007 Pazartesi
12:23:29
|
|
|
Insan 5 yasina gelmeden anliyor; acligin oldurdugunu, sogugun dondurdugunu, atesin yaktigini... Sevgisizligin insanin canini acittigini... Duygulari, nesneleri, kisileri, cevresini taniyor. Her sey ona cok buyuk gorunuyor: Ev, masa, anne, baba... 10´una gelmeden oyunla, sayilarla, harflerle tanisiyor. Azgin bir istahla ogreniyor. Kiz ya da erkek oldugunu fark ediyor. Dunyanin evde, okulda kendisine anlatilandan da buyuk oldugunun ayirdina variyor. 15´inde, tam da en cok kendini sevdirecegi cagda, sivilcelenen yuzunden, degisen bedeninden utanirken aski kesfediyor. Dis dunya kadar ic dunyanin da buyuk salonlari ve kendisinin bile bilmedigi odalari oldugunu, acildikca o odalardan devasa bahcelere cikildigini hissediyor, buyuleniyor. Sarkilarin icinde sevdalar gezdirdigini, siirin her turden hasreti dindirdigini anliyor. Ask acisini ogreniyor. Yine de seviyor; ille seviyor, inadina seviyor. 20´sinde putlarini yikiyor, baskaldiriyor, kanatlaniyor. Her sey ona kucuk gorunuyor: Ev, masa, anne, baba... "Dunya kucukmus; buyuk olan benim" efelenmeleri basliyor. Lakin dunya bunu bilmiyor. 25´inde ayaklar biraz yere degiyor. Okul bitiyor, is telasi basliyor. Sinifta ogrenilenlerin aki, sokaktaki gerceklerin karasina carpip grilesiyor. Yolu hizli gelenler cabuk yorularak, sevdigini bulanlarsa kalbinden vurularak evleniyor genelde... 5 yil once uzak bir ulke olan "istikbal", daha yakina geliyor. "Bir denizde yangin cikarma" hayali erteleniyor. "Dunya zor"lasiyor. 30´unda muhasebeye basliyor insan: "Dunya hâlâ beni tanimadi, ustelik galiba ben de dunyayi tam tanimiyorum" donemi... Mevcut bilgilerin sorgu yeri... Kuskunun beyligi...Tehlikeli yaslar: "Bunun nesine hayran oldum ki ben" pismanliklari, "Hakkimi yediler" sizlanmalari, sirta saplanan hancerler, celmeler, dost kaziklari, agir agir olgunlastiriyor insani... 35, yolun yarisi... Hic okul asmadan, evden kacmadan, bir terasta sevdigiyle opusup bir cadirda uyanmadan 20´sine gelenler icin gecikmis telafi caglari... Daha once hic yuz verilmemis ana-babalarin sozune yeniden kulak kabartilan yaslar... Olgunlugun karasulari... 40´inda eski kotlar dar gelmeye, saclara ak dusmeye, aile buyukleri yaslanip olmeye basladiginda bocaliyor insan... Panik, kadinlari kuafore surukluyor, erkekleri araba galerilerine; ve ikisini birden yeni sevda hayallerine... Yiten genclige, boyali saclarla, ice cekilen karinlarla, kirmizi arabalarla care araniyor. 45´inde "istikbal" denilen o uzak ulkenin topragina ayak basiyor insan... Hem olum yarinmis gibi, hem hic olmeyecekmis gibi yasamasini ogreniyor. Eski dostlar, hatiralar kiymete biniyor. Didismenin yerini sukûnet, boburlenmenin yerini nedamet, kinin yerini merhamet aliyor. "Keske"ler "iyi ki"lerle, hirslar hazlarla yer degistiriyor. Bu dunyayi silkelemekten, daha iyi bir dunya icin kavga vermekten vazgecmeseniz de, obur dunya umuduna da kulak kabartiyorsunuz, ara sira... Genellenemez tabii; bunlar benim yaslarim. Sonrasini bilmiyorum henuz; ogrendikce yazarim.
Can DUNDAR
|
|