|
Gönderen | Mesaj |
|
27 Mart 2009 Cuma
20:07:42
|
|
|
Gelişlerin, en güzel hediyendir yüreğime.. Kim derdi ki,o ceylan gözlerin, kanayan bir yara iken ciğerimde, ben sonuna dek ömrüme, sensizliği işleyeceğim..
Sen hayallerimde yetişen çiçektin, şimdi dokunsam, tutuşacak her yerim...
Üşüyorum.. Gittiğin eylülü yaşıyor yüreğim.. Bu kaçıncı senesi olmayışının.. Bu kaçıncı gecesi sana tutsak oluşumun,anımsamıyorum.. Daha çocuk yüreğimi bırakırken ellerine, Bir ömür sensiz kalacağımı, Bilemedim..bilemedim..
|
|
|
27 Mart 2009 Cuma
22:07:11
|
|
|
eline koluna yüreğine sağlık özden...
|
|
|
27 Mart 2009 Cuma
22:21:20
|
|
|
sagol onur teşekkür edrim hoşgeldin
|
|
|
27 Mart 2009 Cuma
22:26:13
|
|
|
 Gücü harflere yeten bir cümle aciziyim. Ne ye yarar hiç okunmayacak romanı yazmış olsam. Yada hiç olmasam! Kelimelerimi yiyen bir kurtken hüzün, dilimi cümleye yaslayamam. Bu yüzden hep devrilir kelimelerim. Ağır aksak bir dil sürçmesi bulur hikayemi ve kalem en çok bu yazgıya yenilir.
Kimseler bilmez aslını. Zordur kırmızı ışıkların durmamak için varolduğu bir şehirde, soluklanacak cümle kurmak. Birbirini ezerek koşan harfler, sayfada hep aynı bağırışlarda, ``neden geldim``!.. Cevabı olmayan soruları yalanlayan en büyük doğrudur, yirmi dokuzu da birbirine anlamsız bakan alfabe. Sen nerden geldin der gibi bakarlar anlamını anlayamadıkları cümlelerle beraberliklerine.
Bazen olur. Bülbül susar, gül kokusunu için(m)de tutar. Ucu sivrilen kalemin neden kırıldığını anlayamaz yazar. Mürekkebi kan olur, yazmak en soğuk duruş yüzünde.Ve küser ölüm, cansız bir kalemde tekrar edilen eceline.
Altı çizili yazmak vardı,önemli notlar düşmek soluk sayfalara. Yaşamak vardı silginin kendi bozuğunu düzeltemediği soru işaretsiz bir imlada. Ama olmadı&Kalem kustukça içindekini, sızlandı harfler. Ne gariptir önü kesik cümleler uzun zamandır hep bu hal üzereler&
Ben anlattım bunları. Geç kalınmış gecelerde, göğe esir ay`ın izinde. Bilseydim sıra bana gelecek, hüznü malum duruşlarda keserdim kelamın bileğini. Ardına üç nokta koyduğum yazgımda silerdim, inadıma acı yazan kalemin alfabesini&
Kaldırım üstü düşlerimi yazdım sayfalara. Kederi yaktım, elde var hüznü düş tacirlerine sattım. Konuşurken çıkmayan sesimi, kalemimle kalabalık gösterilere bağırdım& Bela aşkın ta kendisi! Kundaklanan cümlelerle yazılıyor devrik romanım.Bana kalan nizamı bozuk bir sayfayken, acıyı cümleme ayraç yaptım..
Dil, bilgisinden sınandı.Alfabe eksik var mı sorgusunda harflerinden. Hepsi tamamdı .. Ve lakin bir tek gariplik vardı.. Yazılanlar yazıcıdan çokça uzaktaydı&
 Alintidir..
|
|
|
27 Mart 2009 Cuma
22:33:53
|
|
|
Hoşbulduk özden ara ara bazılarımızdan ole güzel yazılar çıkıyoki onları bir ara biraraya getirecem o zaman bir insan bir anda bie çok şekilde nasıl o kadar çok olay içerisinde olur onun izahını vermek için 1 ay zaman isteyecem...Bu en son yazı ile en son darbeide sen vurdun be ablam...   
|
|
|
27 Mart 2009 Cuma
23:30:16
|
|
|

|
|
|
27 Mart 2009 Cuma
23:32:38
|
|
|
ağlama onur tamam hüzün yok
|
|
|
28 Mart 2009 Cumartesi
22:25:27
|
|
|
ne yapayım başka özden...
|
|
|
28 Mart 2009 Cumartesi
23:07:00
|
|
|
Kırmızı Gülüm
Hüzün çiçeğim Kırmızı gülüm... Yollarına sürgünüm. Hangi hoyrat el dalından kopardı Hazan bağlarında seni yanlız bıraktı Haydi uzat ellerini tutayım.. Bir dem olsun gel bağrıma basayım Sitemleri gönlünde, bir sabır taşı Düçar olmuş dertlere döker göz yaşı Şenlensin gönül aynan, son bulsun hüzün Nurlara gark olasın,bahar olsun güzün Salında gel meydana alem güzel görsün Bu ne işve bu ne naz inan sen bir ömürsün Nice bülbül feryat eder bir tebessümüne Sabret sana da güler kader döner tersine... Hüzzam şarkıların nağmesi sen Sevdalı türkülerin ezgisi sen Yoluna bir değil bin can feda olsun Dileğim kırmızı gülüm her dem mutlu olsun
|
|
|
28 Mart 2009 Cumartesi
23:25:08
|
|
|
arkadaşlar nerdesiniz ya nerelere kayoldunuz...
|
|
|
29 Mart 2009 Pazar
12:31:50
|
|
|
|
|
|
29 Mart 2009 Pazar
17:58:02
|
|
|
sibel güzeldi...
|
|
|
30 Mart 2009 Pazartesi
18:25:11
|
|
|

Öpüyorsam ayrılığı gözünden Geçiyorsam bir çiçeğin özünden Görüyorsam gözlerinin içinden Sana olan sevdamdandır bilesin Meğer ne yalnızız insan olmuşsak Yaprak gibi dalda sessiz solmuşsak Yeri gelmiş acıyada gülmüşsek Sana olan sevdamdandır bilesin Karşılıksız sevebilmekse sevda Gerçek seven küle dönmüş her çağda Elim kolum bağlanmışsa kıyında Sana olan sevdamdandır bilesin
|
|
|
30 Mart 2009 Pazartesi
20:25:09
|
|
|
Biliyorum, kolay değil yaşamak, Gönül verip türkü söylemek yar üstüne; Yıldız ışığında dolaşıp geceleri, Gündüzleri gün ışığında ısınmak; Şöyle bir fırsat bulup yarım gün, Yan gelebilmek Çamlıca tepesine... Bin türlü mavi akar Boğaz'danHer şeyi unutabilmek maviler içinde. Biliyorum, kolay değil yaşamak; Ama işte Bir ölünün hala yatağı sıcak, Birinin saati işliyor kolunda. Yaşamak kolay değil ya kardeşler, Ölmek de değil; Kolay değil bu dünyadan ayrılmak.
|
|
|
30 Mart 2009 Pazartesi
20:26:02
|
|
|
Hiç olmazsa unutmamak isterdim. Eski geceler, sevdiklerimle dolu odalar... Yalnız bırakmayın beni hatıralar. Az yanımda kal çocukluğum, Temiz yürekli uysal çocukluğum... Ah, ümit dolu gençliğim, İlk şiirim, ilk arkadaşım, ilk sevgilim... -Doğduğum ev. Rahatlıyacak içim duysam Bir tek kapının sesini. Arıyorum aklımda bir ninni bestesini... Böyle uzaklaşmayın benden, yaşadığım günler. Güneş, getir bir bayram sabahını. Açılın açılın tekrar Çocuk dizlerimdeki yaralar, Hepiniz benimsiniz: Mektebim, sınıflarım, oturduğum sıralar... Yalnız hatırlamak hatırlamak istiyorum Nerde kaldı sevgilim, seni ilk öptüğüm gün, Rengine doymadığım o sema, Ahengine kanmadığım ırmak. Bırakıp herşeyi nereye gidiyorum? Neler geçmişti aklımdan, Nedendi ağladığım, nedendi güldüğüm? Ah nasıldı yaşamak?
|
|
|
30 Mart 2009 Pazartesi
20:27:28
|
|
|
masum ojeli fakir kız bebeklerine benzeyen ellerinle yolunu şaşırmış bir kelebeğin öncülüğünde nasılsa herşey aşka varır,der gibisin.
parçalanmış çiçeklerin sevinç çığlıklarındaki mutluluğu görüp görüp yitirir gibisin.
güllere ayrılık taşır gibisin.
http://img2.blogcu.com/images/d/u/n/dunyammm/dreamingthroughthewaveswc8.jpg
aşk için kötü olmayı seçtim kavuşmaların önünden koştum hep acısını senden çıkarttım içine çekmeye unuttuğun kalbinden
son gece anladım bu sessizlikten bir yangın kuşu doğacak çatlamaya koşan bir at,hırpalanmış unutmuş yarışını
aşk için kötü olmayı seçtim sahipsiz yüzlerimin tuzağına düşürdüm seni özlemini büyük tuttum tenimizin uyumundan
sevdikçe öldüren aşk için kötü olmayı seçtim...
|
|
|
30 Mart 2009 Pazartesi
22:25:34
|
|
|
|
|
|
30 Mart 2009 Pazartesi
23:49:38
|
|
|
Zamanin birinde hükümdarın biri bir yarışma düzenlemis. En güzel mutluluk resmi yapan kisi en büyük ödüle hak kazanacakmış. Duyuru tüm ülkeye yayılmış. Ne kadar ressam varsa hepsi hazirlanmaya başlamışlar. Çok güzel eserler ortaya çıkarmışlar. Kimisi dingin bir göl resmi yapmış, kimisi doğadan güzel bir kesit hazırlamış, kimisi deniz manzarası oluşturmuş, kimisi aşkı resmetmiş, kimisi sevgiyi.. Günlerce süren çalışmalar sonrasında yarışma günü gelmiş çatmış. Onlarca ressamın eserleri hükümdara sunulmak üzere sergilenmiş. Hükümdar hepsini tektek incelemiş ve içlerinden birini seçmiş.
Seçtiği resim adeta bir kaos ortamını yansıtmaktaymış. Resimde fırtına öncesi karanlık, rüzgarın şiddetini ifade çizgiler, bir çağlayan ve adeta kontrolsuzca akan bir nehir ve nehrin hemen dibinde bir ağaç. Ağacın üzerinde bir kuş yuvası, yuvanın içinde 3 tane yavru kuş ve annelerinin onları beslerkenki “an“ resmedilmişti.
Hükümdar bu resmi yapan ressamı çağırır ve onun resmini “mutluluk“ resmi olarak seçtiğini ilan eder. Bu seçimin ardından büyük bir uğultu kopar diğer ressamlar arasında. Bir türlü anlayamazlar neden hükümdarın bu resmi seçtiğini. Onlara göre bu resmin neresi mutluluk ifadesidir, resmin bir kaos ortamından farkı yokturki. Resim insanda mutluluk yerine korkuyu çağrıştırmaktadır yine onlara göre.. Ve hükümdara sorarlar neden bu resim diye ?
Hükümdar cevap verir ; “Gerçek mutluluk kaos ortamında dışarda olandan etkilenmeden , geçirgenliğini koruyarak, huzur içinde hayatına devam edebilmektir “ der.
Gerçek mutluluk; iç dünyamız ile dışarda olanlar arasında uyum sağlayabilmektir. Dış dünyamızda bizden bağımsız oluştuğunu zannettiğimiz deneyimlerimiz aslında bizimle yakından ilintilidir. Olmakta olan deneyimlerimizi bizim yarattığımızdır. Biz kendi iç dünyamızın ihtiyaçları ile tamamlanmak ihtiyacındayızdır. Dolayısıyla başımıza gelen her şey aslında bize bizimle ilgili bir şeyleri işaret eder. Ve hayatımızdaki herkes bu anlamda görevlidir. Tıpkı bizimde onların hayatında görevli olduğumuz gibi. Biz bu gerçeği farkedene kadar olana karşı direniş gösteririz, olanı olduğu gibi kabul etmeyiz, olana teslim olamayız.
İç dünyamızdaki bu karşıt durum bizim iç çatışması yaşamamıza ve iç diyalog yapmamıza neden olur. Zihnimiz sürekli gelecek ve geçmiş senaryoları ile doludur. Sürekli olayları zihnimizde defalarca yaşar , veremediğimiz tepkilerimiz vermeye çalışırız ama olan olmuştur ve artık zihnimizde verdiğimiz yanıtların hiç bir anlamı yoktur. Tam tersi bu durumu gerçeği deneyimlerken başaramadığımız içinde kendimize kızgınlık duyar, kendimizi sabote ederiz.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi dış dünyamızı kontrol etmeye başlarız. Bizi mutlu edeceğini düşündüğümüz her şeyi oluşturmaya çalışırız. Mutluluk için bir sürü şart koşarız ancak bazen onların hepsine de sahip olsak yine de mutlu olamayız. Çünkü her zaman koşullar değişir ve biri biterken öbürü başlar.
Oysaki gerçek mutluluk kendi iç dünyamızın yarattıkları ile uyum içinde olup, bize işaret edilen gerçeklerimizi farkedip, kendi rolümüzü kabullenip olana teslim olabildiğimizde oluşur , artık içimizde direnecek hiç bir şey kalmamış demektir. İşte o “an” direnişin yerini mutluluk alır, hiç bir koşul olmaksızın.
Bazen dış dünyamızda bizden bağımsız gelişen olaylar da vardır. Bunlara tabiat olaylarını, savaşları, salgın hastalıkları örnek verebiliriz. Ekolojik dengelerin korulabilmesi için bizim dışımızdaki olaylara da uyum sağlamamız önemlidir. Bu uyumu ancak kendi içimizdeki dengelerimizi kurarak başarabiliriz. Çünkü bu kez , her olan tıpkı bizim bireysel yaratımlarımız gibi tüm insanlığın oluşturduğu kollektif bilincin yaratımıdır. Bu kez kabullenmemiz teslim olmamız gereken gerçek budur. Olan olmaktadır. İşte gerçek mutluluk için bize düşen olanı görüp yapmamız gerekeni yapabilme cesaretini gösterebilmektir. İşte içimizde dokunduğumuz bu güç gerçek mutluluğumuzdur. Dışardaki koşullar ne olursa olsun..
Peki siz şimdi o hükümdarın yerinde olsaydınız aynı resmi seçermiydiniz ?
|
|
|
Yemliha (gülbahçeli)
5437
|
|
11 Nisan 2009 Cumartesi
00:42:39
|
|
|
ARA Yorgun bir hasretle dönersen bir gün Beni burda değil kalbinde ara! .. Ne kadar yıkılmış olsan da o gün Beni bende değil kendinde ara! ..
Saçında beyazlar taradığın gün Maziyi yeniden aradığın gün Hıçkıra hıçkıra ağladığın gün Beni gözyaşında, gözünde ara
|
|
|
11 Nisan 2009 Cumartesi
17:32:36
|
|
|
güzel şiir...
|
|
Mesaja cevap yazmak için gruba üye olmanız gerekmektedir.
|
|