|
Gönderen | Mesaj |
|
30 Nisan 2008 Çarşamba
05:07:29
|
|
|
Ezinç coşkular../..kül tutuştu yorgun turuncu evine giderken ayağı takıldı ve düştü..kanadı dizleri..bu yüzdendir, gün batımı kızıllığının ağlayan rengi
1.
yorgunsun çocuk sesindeki titreyiş ağır geliyor diline taşı(yamı) yorsun
tut elimi büyüdüm ama unutmadım seni içimde öyle güzelsin ki, ağladığında tutuşuyor kirpiklerim
2.
soyundu dudakları çatlayan sitemler çıplak bir inleyiş karanlığa uzandı üşüdü haykırışlar, kırıldı sabır teli
şarkıya lütfen siz devam edim madam Maria delirmeye gidiyorum, birazdan dönerim
3.
kıyıya vurdu tutulmayan sözler kimse üstüne alınmıyor mecalsiz bekleyişleri
asiliğimde açan sevgileri biledim dibini gördüm yalnızlıkların erkeğim..! Gözlerim kapanıyor ellerin beni sana uyandırsın
4.
adımı çağırıyor deniz kaplumbağaları bir masalın içinde sıkışmış olmalıyım bu kadarı fazla ama, sadece bir dilim ısırmıştım yoksa pamuk prenses miyim..?
doktorun raporu: ölü özlemler bütün organları sarmış durumda acilen şeniz terapilere başlanmalı
5.
deliren mavilerin dudaklarından döküldü, canı yanmış kelimeler
sus acı..! Şimdi sevişiyorum sen benden sonra gel Pelin Onay
|
|
|
30 Nisan 2008 Çarşamba
11:15:15
|
|
|
tşkler yasmin
|
|
|
8 Mayıs 2008 Perşembe
06:07:17
|
|
|
Aşık olmadan bir düşün diyor Can Dündar Evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin... Sokaga fırlayacaksın... Sokaklar da dar gelecek... Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi... Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü... Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak Kadar küçüleceksin... Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan... "Önemli olan sağlık." "Yaşamak güzel." "Boş ver, her şey unutulur." Sen hiçbirini duymayacaksın... Göz yaşlarından etrafı göremez hale geleceksin... Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra Kollarinda ölmek isteyecek kadar çok seveceksin... Hep ondan bahsetmek isteyeceksin... "Ölüme çare bulundu" ya da "Yarın kıyamet kopacakmış"deseler başını kaldırıp Ne dedin?" diye sormayacaksın... Yalnız kalmak isteyeceksin... Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak... İkisi de yetmeyecek... Geçmişi düşüneceksin... Neredeyse dakika dakika... Ama kötüleri atlayarak... Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin... Gittiğin yerlere gitmek... Bu sana hiç iyi gelmeyecek... Ama bile bile yapacaksın...Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese,kaçacaksın... Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin... Hayatinin geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin.... Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin... herkesi ona benzetip... Kimseyi onun yerine koyamayacaksın... Hiçbir şey oyalamayacak seni... İlaçlara sığınacaksın... Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan. Sadece bir müddet buzlu camin arkasından seyrettiren... Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek... Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin... Uyumak zor, uyanmak kolay olacak... Sabahı iple çekeceksin... Bazen de "Hiç güneş doğmasa" diyeceksin... Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler... Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin... Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana Sarılmak isteyeceksin Nafile... Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek... Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin... Her sıçrayarak uyandığında onun adini söylediğini fark edeceksin... Telefonun çalmasını bekleyeceksin... Aramayacağını bile bile... Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek... Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla... Yüreğin burkulacak... Canin yanacak... Bir daha sevmemeye yemin edeceksin... Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden... Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın... Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için kendinden Nefret edeceksin... Yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin... Onunla hiçbir aninin olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek... Ama bir umut... Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu... Bu umut seni gitmekten alıkoyacak... Gel gitler içinde yaşayacaksın... Buna yasamak denirse... Razı mısın bütün bunlara...? Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye...? O halde aşık olabilirsin.... Can Dundar
|
|
|
8 Mayıs 2008 Perşembe
13:47:28
|
|
|
merhaba güzel paylaşımcı arkadaşım
|
|
|
8 Mayıs 2008 Perşembe
14:02:17
|
|
|
Merhaba sevgili Mustafa 
Sevgilerimle..
|
|
|
8 Mayıs 2008 Perşembe
14:05:01
|
|
|
nasılsın yasmincik iisindir inşallah
|
|
|
8 Mayıs 2008 Perşembe
16:33:39
|
|
|
İyiyim teşekkür ederim, işlerden fırsat buldukça buraya uğruyorum gördüğün gibi..
Sen de iyisindir umarım.
Sevgilerimle..
|
|
|
8 Mayıs 2008 Perşembe
17:47:14
|
|
|
Sabah uyandığında midesinde bir yanma hissetti. Yanmanın nedeni akşam yedikleri değil, uyanır uyanmaz bugün yapacaklarının aklına gelmesiydi.
Bugün 2 yıldır götürmeye çalıştığı bir birlikteliği bitirecekti, aslında bunda geç bile kalmıştı. Bitmeli dedi içinden her gün; bu tatsız uyanış bitmeli... İçinde bir muhakeme başlamıştı, kendi kendine söyleniyordu:
"Ona da haksızlık etmek istemiyorum belki hatalı olan benim.... Bulunmaz Hint kumaşı değilim ya, görünüş olarak, hımmm, yakışıklı çocuk denilecek biri hiç değilim.... Ama yaptım, çok çalıştım bitmesin diye, kendimle, mantığımla çok kavga ettim, olmadı...."
Genç adam bunları düşünürken suratı şekilden şekile giriyordu. Süratle giyinerek dışarı çıktı. Bugüne kadar hiç bekletmemişti onu, şimdi de bekletmemeliydi. İstanbul soğuk ve yağmurlu bir Nisan ayı yaşıyordu. Genç adam gökyüzüne bakarak iç geçirdi : "bulutlar bizim yaşayacaklarımızı biliyor onlar bile ağlıyor halimize."
Birkaç saatlik yolculuktan sonra Kadıköy iskelesine geldi. Her zamanki gibi yine ilk kendisi gelmişti buluşma yerine. Birkaç dakikalık beklemeden sonra karşıdan kız arkadaşının geldiğini gördü, şimdi midesindeki ağrı daha da artmıştı. Karşılama faslından sonra Beşiktaş a gitme kararı aldılar, yolculuk sırasında hiç konuşmadılar; genç adam güneşin yokluğunda grileşen denize bakıyordu. Genç kız, arkadaşının bu durgunluğuna anlam verememişti, öyle ya nereden bilecekti bugün ayrılık çanlarını çaldığını.
"Üşüdüm" dedi genç kız. Bu, yolculuk boyunca edilen tek laftı. Beşiktaş a geldiklerinde bir cafe de oturdular, genç kız anlamıştı kendisine bir şey söylenmek istendiğinin...
- "Bana bir şey mi söylemek istiyorsun" dedi, genç adamın gözlerine bakarak. Genç adam gözlerini kaçırarak
- "Evet" şeklinde başını salladı. Genç kız daha da heyecanlanmıştı. Biraz da sinirlenerek
- "Söyle öyleyse ne diye bekliyorsun." Genç adam içini çektikten sonra
- "Sence biz nereye kadar gideceğiz, daha doğrusu biz iyi bir ikiliyiz"
- "Bunları sorma gereğini neden duydun." dedi genç kız. Genç adam söze başladı :
- "Bak canım bundan birkaç ay önce akşam saat 11:00 civarıydı sanırım, hatırladın mı? Genç kız
- "Evet hatırladım" dedi, ama genç adam genç kızın sözünü bitirmesini beklemeden
- "O akşam seni düşünüyordum, diğer akşamlarda olduğu gibi, senin için bir şiir yazmıştım. Onu o an sana okumak istemiştim, sana telefon açtığımda şiirimi bile dinlemeden "şimdi sırası mı canım ya, senin de işin gücün yok mu ?" demiştin bana. Biliyor musun o an bir kaç yumruk yedikten sonra kroki durumuna düşen bir boksör gibi olmuştum. Sessiz kalıp özür dileyerek telefonu kapatmıştım. Daha sonra bu şiiri benden hiç istememiştin. Ve bunun gibi bir çok defa tartışmamız oldu. Geçenlerde hasta olup yataklara düştüğümde arkadaşlarımla birlikte sen de gelmiş, Meral in bana "sen şanslısın, Nalan sana bakar" sözüne karşılık sinirli bir edayla "aaaa, bana ne, işim yok da sana bakacağım, annen baksın." demiştin bunu da hatırladın mı?" Genç kız tekrar "evet" dedikten sonra şaşkın şaşkın
- "Evet ama bunları neden hatırlatıyorsun bilmiyorum. Biliyorsun benim kişiliğim böyle, duygusallığı sevmiyorum . Ve hasta bakıcı gibi göründüğümü de kimse söyleyemez." Genç adam güldü
- "Evet canım, bak burada haklısın, sen zaten olmak istesen bile bu kalbi taşıdığın müddetçe hasta bakıcı, hemşire falan olamazsın." Genç adam devam etti "bana şimdiye kadar kaç kere sabahın erken saatlerinde güzel sözcüklerden oluşan bir mesaj çektin, hiç, hatta günün hiçbir saatinde çekmedin. Duygusallığı sevmeyebilirsin ama sen seni seven insanları mutlu etmeyi de sevmiyorsun, halbuki ben senin tam tersine kendimden çok insanları mutlu etmeyi seviyorum. Seni tanıdığımdan beri her sabah, akşam, gece, yani seni andığım her saat tatlı sözcük mesajım vardı senin için biliyor musun? Seninle ben ak ile kara gibiyiz" Genç kız anlamıştı,
- "Yani ne istiyorsun, benden şair olmamı mı?" Genç adam tekrar gülümsedi içinden dün gece verdiği ayrılık kararının ne kadar doğru olduğunu düşünüyordu.
- "Hayır dedi şair olmanı istemiyorum zaten olamazsın da; yalnız biz ayrılmalıyız, ayrılırsak ikimiz içinde en hayırlısı bu olacak." Genç kız şaşırmıştı,
- "Neden ama, ben seni seviyorum, senin de beni sevdiğini sanıyordum." Genç adam iç çekerek
- "Hayır canım, sen esas beni sevdiğini sanıyorsun, eğer beni sevseydin şimdi burada başka şeyler konuşuyor olurduk." Genç kızın gözleri yaşarmıştı, Genç adam cebinden çıkardığı mendili uzattı, genç kız göz yaşlarını silerek kesik bir sesle
- "Sen bilirsin, umarım beni başka biri için bırakmıyorsundur." Genç adam
- "Nasıl böyle bir şeyi düşünürsün, senden başka olmadı ve uzun süre de olacağını sanmıyorum."
Genç adam ve genç kız iki sevgili olarak oturdukları masada artık iki yabancı gibi duruyorlardı. İstanbul yağmurlarla yıkanırken yağmura iki sevgilinin umutları da karışıyordu.
Birkaç dakika sesiz oturduktan sonra genç kız
- "Kalkalım istersen" dedi. Genç adam
- "Ben biraz daha burada kalmak istiyorum, istersen sen kalkabilirsin. Genç kız
- "Tamam, o zaman sana mutluluklar dilerim" diyerek elini uzattı. Genç kızın sesi ve eli titriyordu genç adam
- "Arkadaş olarak beraberiz, ama sen istersen tabi" dedi. Genç kız
- "Evet" anlamında başını salladı ayrılırken son kez sarıldılar birbirlerine.
Genç kız uzaklaşırken, genç adam masada dondu kaldı. Vakit öğleni bulurken yağan yağmur yerini güneşe bırakmıştı, ama genç adam titriyordu. Onu titreten açan güneşe rağmen esen rüzgar mıydı, yoksa kalbindeki ayrılık acısı mıydı. Saatlerce dolaştı devamlı kendini sorguluyordu. Hatayı baştan yaptım diyordu, ama yaşadığı güzel günlerde olmuştu.&
|
|
|
8 Mayıs 2008 Perşembe
18:07:10
|
|
|
tşk ederim
|
|
|
25 Mayıs 2008 Pazar
02:15:10
|
|
|
Sen Aşksın
Aklın ilkbaharının ılık havasında doğar, __________________çiçekten giysilerinle yaşarsın ___________________________yüreklerin derinliğindeki kırlarda; ve yıkanırsın sana vurgun gözlerin ______________________güneş gibi berrak ____________________________ay gibi duru gözelerinde!
Kuralsızsın: Ya doğarken ölürsün ya zamanı parçalayarak sonsuzlaşıp ______________her nefesinden bir evren doğurursun! Ölümün gerekiyorsa diz çökerek isyan etmeyi tanımazsın bile; ______________________________ayakta ölürsün!
Ne hünkar hükümlerini dikkate alırsın _______________ne de tanrı buyrukları umurundadır! Ölüm hırıltılarını türkülere dönüştüren harlanmış bir ateşsin; kendinden olmayanı yakar, ____________________geçersin!
Başını kuma gömerek seni görmezden gelmeye çalışanlar olsa da, uyandırıldıktan sonra uyumayı asla kabul etmeyen _________________________________en büyük gerçekliksin! Akıl ile inanç arasındaki çatışmanın yerine koyduğun __________________________________özgüvenden gelir gücün!
Seni tanıyorum ben: Sen . . . aşksın!
Onur Çağlar
|
|
|
25 Mayıs 2008 Pazar
14:40:04
|
|
|
Korkuyorum çok
Sütten çıkmış ak kaşık gibi duranlara benzemekten İnsanlığın battığı yerde artık doğru bildiğimi söyleyememekten
Korkuyorum
|
|
|
25 Mayıs 2008 Pazar
15:25:09
|
|
|
slmlar ben akif arkadaşlar
nasılsınız
cesaret ister aşk
emek te ister.
anılara gölge düşürmek
yakışık almaz.
lord slmlar
elvan slm
|
|
|
25 Mayıs 2008 Pazar
15:35:28
|
|
|
baktım güzel paylaşımlarla dolu bir grub misafir olmak istedim elvan
alllahın slm üzerinde
olsun,
|
|
|
25 Mayıs 2008 Pazar
15:38:14
|
|
|
gönül hancım için yansın senin gidiyorum benim sancım Şirin kadar ağır değil Ferhat gibi dağlar delsen yine de yerin benim yanım değil...
nasıl dersin seni sevdim yalan biliyorum benim kalbim senin kadar sağır değil inanmaya gücüm olsa gider miyim sevda dağım kolay değil...
neler gelir neler geçer içinden yüzün ağlar için güler göçümden kaçıyor mu sanıyorsun gözümden nasıl desem asıl yerim cennet olsa yanın değil ÖLÜMSÜN SONUMDA SEN!!!
|
|
|
25 Mayıs 2008 Pazar
15:44:40
|
|
|
İnsan olmanın laneti tüketmektir...Herşeyi...Herkesi...Hiçliği...En çok kendinizi .. .
|
|
|
25 Mayıs 2008 Pazar
15:44:59
|
|
|
Sadece geceleri görünmek nedir bilirmisin? Yıldızlar gibi. Varsındır aslında gündüzleri Ama kimse göremezki seni...
|
|
|
25 Mayıs 2008 Pazar
15:51:09
|
|
|
Narin Boynumu Bağladım Balona Şimdi Baya Bir Yükseldim Yerden
BASİT OLANA ENGELİM VAR ZORU SEVERİM
           
|
|
|
25 Mayıs 2008 Pazar
15:55:09
|
|
|
|
|
|
25 Mayıs 2008 Pazar
16:05:42
|
|
|
çok güzel dilekleriniz için tşkler saygılar
|
|
|
26 Mayıs 2008 Pazartesi
17:26:03
|
|
|
Neden hep Sınıfınızdaki, işyeriniz ya da semtinizdeki insanlara aşık oluyorsunuz ki ?
Aşk bu mu yani ? Mesafelerden korkmak mı? başka bir şehir başka bir ülkede, bize Aşk yok mu?
|
|
Mesaja cevap yazmak için gruba üye olmanız gerekmektedir.
|
|