|
Işık(düş sokağı (Işık)
1237
|
|
9 Eylül 2005 Cuma
20:12:01
|
|
|
Aşk; nasıl tanımlayacağımı, ne diyeceğimi bilmiyorum. Bilemiyorum içimdekini, dışa vurabilecekmiyim. Farklı, çok farklı bir şey. O’nu düşünmenin bile senin yükselmene sebeb olması aynı zamanda sadece düşüncesinin yetememesi ve düşmen, bazense varlığının bile özlem yaratması... Bir anda duygularının çoşması, bir bakışıyla bulutlara değmen, ve birden kaybolman, üşümen onun yokluğunda. Öyle bir “şey” ki bu, onun senin olduğunu bilmen ama yalnız bırakamaman, kaçıp gidecek diye. Sonra içini kaplayan o Güven duygusu, seni öylesine ısıtıyor ki; gözlerini kapattığında yanıbaşında olduğunu hissediyorsun, biliyorsun, gitmesin diye gözlerini açamıyorsun.
İşte aşk böyle, an be an değişen heyecan hissleriyle dolu. Onca hissin ne üç harfe ne de sonsuz harfe sığmasına imkan var, çünkü onu her düşündüğünde, onun teniyle her buluştuğunda yeni bir heyecan duygusu oluşturuyor o “şey”. Ama “şey”, o “şey” ne???! Bilmiyorum, Tanrım bilemiyorum! Bilmek istiyorum. Hayatımda ilk defa tasvir edemediğim bir duyguyla karşı karşıyayım. Hayır karşı karşıya değilim, bu duyguyla kaplıyım… bu duyguyu her şeyimle yaşıyorum ama çatışmıyorum, kendimi bu duygunun kollarına bırakmış durumdayım. Öylesine huzur verici, öylesine mutlu kılınan bir yer ki bırakamıyorsun kollarını.
Korkuyorsun da, kendine gelmek istiyorsun, her şeyin böyle devam edemeyeceği o aptal düşünceyle doluyorsun ve biraz durulmak, ayakların yere bassın istiyorsun. Aslında ayaklarım yere de basıyor o zaman niye korkayım ki diyorsun, yaşın daha erken diye başka saçma sapan bir ses çınlıyor beyninde… Umursamıyorum, her şeyi yaşayacağım, sen beni frenleyemezsin ben kendimi frenlemedikten sonra diyorum! Benim onunla sonsuza kadar olma şansım varsa bunu sen engeleyemeyeceksin diyorum. Sesleri ve düşünceleri arkamdaki kara odaya kilitleyip, anahtarı da akan sulara fırlatıyorum. Arkama bile bakmadan, umuda doğru yürüyorum…
Benim için o kadar yeni ki bu duygu, adını koyamıyorum, sanki dokunmaya kıyamadığım yeni doğmuş nacizane bir bebek gibi geliyor. Anlatamıyorum… Anlatmak çok istiyorum ama bunları anlatacak on binlerce kelime gelirken aslında hiç birinin yetmediğini anlıyorum, üzülüyorum. Ağzımı her açtığımda binlerce kelime doluyor içi, hangisini söylesem, hangisini yazsam karıştırıyorum, bu arada bazıları kaçıp gidiyor. O kadar anlık ki, aslında o kadar kalbime yerleşmiş ki… ama kalbimin yerini bulamıyorum…
O’na bakıyorum, bakıyorum, dalıp gidiyorum. O’nu öpüyorum, öpüyorum ama aynı zamanda onun boynunu da koklamak istiyorum. “Ben, seni öpmeye doyamazken, sen beş dakikada sıkılıyorsun” diyor, anlatamıyorum… kokluyorum… kokluyorum… bakıyorum… dalıyorum… öpüyorum…
|
|